17-01-2022 Saat 18:39
Amerikan Bağımsızlık Savaşı
Amerikan Bağımsızlık Savaşı ya da diğer adıyla Amerikan Devrimi, 1775 - 1783 yılları arasında Büyük Britanya ve Kuzey Amerika'daki 13 koloni arasında geçen bağımsızlık mücadelesidir. Koloniler Amerikan Bağımsızlık Bildirgesini yayınlamışlar ve Paris Antalaşmasıyla da bağımsızlıklarını resmen tanıtarak bağımsızlıklarını kazanmışlardır.Bu mücadelenin sonucunda Amerika Birleşik Devletleri kurulmuştur ve devletin ilk başkanı George Washinghton olmuştur.
Savaş Çanları Çalıyor
Dönemin iki güçlü milleti Fransa ve İngiltere Amerika topraklarında sömürge yarışı halindeydiler. Kızılderililerin yaşadığı topraklara göz diken bu iki sömürge devlet, çıkarlarını korumak için savaşmak zorunda kaldılar. İngilizlerin başlattığı 7 Yıl Savaşları (1756-1763), Fransızların yenilgisi, İngilizlerin ise galibiyetiyle sonuçlandı. Savaşın ardından 1763 yılında imzalanan Paris Anlaşmasıyla Fransa Kralı, Kanada’daki topraklarını ve birkaç ada dışındaki bütün kolonileri İngilizlere bırakmak zorunda kaldı. Kolonilerin İngilizlerin eline geçmesiyle birlikte sorunlar daha çok büyüdü. İngilizler savaştaki zararlarını Amerika kolonilerine ağır vergiler yükleyerek, yani onların sırtından geçinerek karşılamaya çalışıyorlardı. İnsanlar yıpranmaya ve yoksullaşmaya başlamıştı. Kolonilerdeki ticaretin tamamı İngiliz sömürgeci zihniyetinin eline geçmişti ve çitçilerden ticaret kolonilerine kadar yerli halkın büyük bir kısmı zarar görmeye başlamıştı. Ayrıca zaman içerisinde halk, İngiliz ticarethanelerine borçlanmaya başlamıştı ve birçoğu batmıştı.
1764 yılında çıkarılan şeker yasası ile melas yasasının uygulanma alanı genişletildi. Yeni yasaya göre herhangi bir yerde melas yasasına karşı bir hareket olursa gemilere el konulacaktı. İngiltere’den kolonilere gönderilen bütün malların vergileri arttırılmıştı. Vergi artışlarından bunalan ve kendi kendine yetemez hale gelen yerli halkın bu karara tepkisi çok büyük oldu. Kolonilerin rahatsız olduğu bir diğer konu ise kiliselerdi. Lutherciler, Baptistler, Presbiteryenler, Quakerlar ve daha birçok inanca mensup kişiler Anglikan kilisesine vergi ödüyordu. Bu duruma fazlasıyla tepki gösteren koloniler rahiplerin ayrıcalıklı olmalarını istemiyorlardı.
1765 yılında hükümetin 10 bin kişilik ordusunun masraflarını karşılamak için uyguladığı vergiler protesto edildi. Sons of Liberty (özgürlük çocukları) adı verilen gizli örgütler kuruldu. Örgüt, vergileri asla kabul etmeyeceklerini belirtti ve bunun üzerine İngiliz hükümeti damga pulu yasasını geri çekti. Ardından da koloniler üzerinde tam yetkili olduklarının da altını çizdiler. İngiltere oluşmakta olan bağımsızlık mücadelesinin farkına varmamış olsa gerek ki, 1767 yılında kolonilerin ithal ettikleri çay, boya, cam, kumaş gibi bazı mallara (Townshend Yasası) vergiler koydu. Yeni vergilere karşı protestolar yapıldı ve artık çok büyük birleşmeler söz konusu oldu. Bunun üzerine ticaret kolonileri vergi konulan malların geri iadesine ve alınmamasına karar kıldılar.
Bağımsızlık Kıvılcımı
Boston Çay Partisi
28 Kasım 1773’de Hindistan’dan, İngiliz gemileri Boston limanına çay getiriyordu. Geminin limana yanaştığını fark eden halk, çaya yapılan vergiye tepki olarak Boston limanına akın ettiler. Gelen gemiler valinin izni olmadan ne boşaltılabiliyor ne de geri çıkış yapabiliyorlardı. Bunun üzerine 20 günün ardından koloniciler harekete geçtiler. 100 kişi kılık değiştirerek gemide bulunan bütün çayı denize döktüler. Bu hareketin lideri Samuel Adams’dı. Limanın yüzeyi çayla kaplanmıştı ve bu olay diğer gün İngiltere hükümeti tarafından büyük tepkiyle karşılandı. 16 Aralık 1773 tarihinde gerçekleşen bu olaya “ Boston Tea Party” (Boston çay partisi) adı verilmiştir. Olayın ardından İngiliz hükümeti, limana girişleri yasakladı ve hiçbir gemi ve insanın yaklaşmaması emretti. Bunu üzerine Boston halkı bu karara çok büyük bir tepki verdi. Başında Jefferson’un bulunduğu bir grup kişi tören yapmaya karar verdiler. İngiliz hükümetinin buna karşı çıkmasıyla birlikte Jefferson’da dahil olduğu 89 kişi, hükümeti protesto ettiler.
Amerikan Kolonilerinin Bağımsızlık Zaferi
Amerika Birleşik Devletleri'nin İlk Başkanı
George Washington
5 Eylül 1774 yılında aralarında George Washington ve Benjamin Franklin’in de bulunduğu bir Amerikan kongresi yapıldı. Birçok yazar ve birçok eyalet temsilcisi de bu kongreye katıldı. Kongrede kolonilerin kendilerine ait karar verme yetkilerinin ve yasadışı olarak konulan vergilerin sadece kendilerince hazırladıkları yasalarla mümkün olacağını belirttiler. Massachusetts’te isyanın başlamasıyla İngiliz hükümeti isyancıların elindeki bütün mühimmatların alınması emrini vermişti. Concord bölgesine hükümet 800 asker yollamış; fakat gönderilen bu birlikler koloniler tarafından geri püskürtülmüşlerdi. Sadece 2 ay içinde Amerikan Bağımsızlık Devrimi her yere yayılmıştı. Kısa bir süre sonrada 10 Mayıs 1776 yılında Philadelphia’da 2. kongre toplandı. Ve en sonunda taraflar anlaşarak 4 Temmuz 1776 yılında bağımsızlık bildirgesi yayınlandılar. İlk devrim savaşı 16-17 Haziranda Boston çevresinde yapıldı. Savaştan Amerika kolonileri daha az kayıpla galip geldiler. 17 Mart 1776’da İngiliz kuvvetleri geri çekilerek Boston’u Amerikalı’lara bıraktılar. 29 Ağustos 1776'da ise doğanın bir hikmeti yaşandı ve tarih yeniden yazıldı. 27 Ağustos 1776 Long Island savaşında İngiliz kuvvetleri George Washington ve ordularını yenilgiye uğratmış, Long Island'ın batısında sıkıştırmışlardı. Amerikan hikayesi burada bitiyordu ki, 29 Ağustos'ta bölgeye çok büyük bir sis indi ve George Washington ve kalan ordusu sisin yardımıyla gizlenerek kaçmayı başardılar. Yeniden güçlenmek için zaman buldular.
1778 yılına gelindiği zaman Amerikalılar büyük bir bağımsızlık mücadelesi vermişlerdi ve birçok millete örnek olmuşlardı. Diğer taraftan şaşırtıcı bir şey daha var ki savaş esnasında İngiliz düşmanı olan sömürgeci Fransa hükümeti, Amerikan kolonilerine yardım etmiş, silah ve mühimmat yollamıştı. 1780 yılında Fransa, Amerika’ya ordu göndererek bağımsızlığa destek verdi. Bunun ardından İngiltere Fransa’ya saldırdı. Fransa’ya saldıran İngiliz ordusu uğradığı büyük hezimet ve yenilgiyle geri çekilmek zorunda kaldı. George Washington ve Fransız birliklerinin birleşmesiyle İngiltere ordusunun bir kısmı daha yenilgiye uğratıldı. 1782 yılında güney limanları İngilizlerden arınmıştı. Sadece New York ve yakınlarında çok az sayıda İngiliz askerleri kalmıştı. 3 Eylül 1783’te imzalanan Paris Barış Antlaşmasıyla, Amerikan Birleşik Devletlerinin bağımsızlığı resmen kabul edildi. 1787 yılında hazırlanan federal anayasa ile de 1789’da George Washington kurulan birleşik devletin ilk başkanı seçildi. Devrim liderleri de bu yeni kurulan bağımsız devletin kurucu hükümetinde görev başına geçtiler.
John Locke
Amerikanın bağımsızlık mücadelesine, çok değerli yazar ve düşünürler önderlik etmiştir. John Adams, Samuel Adams, Alexandre Hamilton, John Jay, John Scott, Benjamin Franklin, George Clinton, William Livingstone, Thomas Jefferson, John Dickinson, Richard Henry Lee, George Mason, Williw Jones ve John Rutledge gibi daha birçok değerli yazar bağımsızlığın öncüleri olmuşlardır. Adı geçen düşünür ve devlet adamları, yapılan toplantıda düşüncelerini yayarak bağımsızlık isteklerini bir kez daha belirtmişlerdir. İngiliz düşünür olan, John Locke’un fikirleri benimsenmiştir. Locke’a ait olan; “ Devletin asıl görevi, her insanın hakkı olan yaşam, özgürlük ve mülkiyeti korumaktır. Siyasi otorite yalnız halkın yararı için emanet olarak elde tutulur. İnsanın doğal hakları tecavüze uğradığı zaman, halkın bu hükümete başkaldırmak ve değiştirmek hakkı vardır.” aynı zamanda bu düşünceler bağımsızlık bildirgesinin giriş kısmına konulmuştur.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı ya da diğer adıyla Amerikan Devrimi, 1775 - 1783 yılları arasında Büyük Britanya ve Kuzey Amerika'daki 13 koloni arasında geçen bağımsızlık mücadelesidir. Koloniler Amerikan Bağımsızlık Bildirgesini yayınlamışlar ve Paris Antalaşmasıyla da bağımsızlıklarını resmen tanıtarak bağımsızlıklarını kazanmışlardır.Bu mücadelenin sonucunda Amerika Birleşik Devletleri kurulmuştur ve devletin ilk başkanı George Washinghton olmuştur.
Savaş Çanları Çalıyor
Dönemin iki güçlü milleti Fransa ve İngiltere Amerika topraklarında sömürge yarışı halindeydiler. Kızılderililerin yaşadığı topraklara göz diken bu iki sömürge devlet, çıkarlarını korumak için savaşmak zorunda kaldılar. İngilizlerin başlattığı 7 Yıl Savaşları (1756-1763), Fransızların yenilgisi, İngilizlerin ise galibiyetiyle sonuçlandı. Savaşın ardından 1763 yılında imzalanan Paris Anlaşmasıyla Fransa Kralı, Kanada’daki topraklarını ve birkaç ada dışındaki bütün kolonileri İngilizlere bırakmak zorunda kaldı. Kolonilerin İngilizlerin eline geçmesiyle birlikte sorunlar daha çok büyüdü. İngilizler savaştaki zararlarını Amerika kolonilerine ağır vergiler yükleyerek, yani onların sırtından geçinerek karşılamaya çalışıyorlardı. İnsanlar yıpranmaya ve yoksullaşmaya başlamıştı. Kolonilerdeki ticaretin tamamı İngiliz sömürgeci zihniyetinin eline geçmişti ve çitçilerden ticaret kolonilerine kadar yerli halkın büyük bir kısmı zarar görmeye başlamıştı. Ayrıca zaman içerisinde halk, İngiliz ticarethanelerine borçlanmaya başlamıştı ve birçoğu batmıştı.
1764 yılında çıkarılan şeker yasası ile melas yasasının uygulanma alanı genişletildi. Yeni yasaya göre herhangi bir yerde melas yasasına karşı bir hareket olursa gemilere el konulacaktı. İngiltere’den kolonilere gönderilen bütün malların vergileri arttırılmıştı. Vergi artışlarından bunalan ve kendi kendine yetemez hale gelen yerli halkın bu karara tepkisi çok büyük oldu. Kolonilerin rahatsız olduğu bir diğer konu ise kiliselerdi. Lutherciler, Baptistler, Presbiteryenler, Quakerlar ve daha birçok inanca mensup kişiler Anglikan kilisesine vergi ödüyordu. Bu duruma fazlasıyla tepki gösteren koloniler rahiplerin ayrıcalıklı olmalarını istemiyorlardı.
1765 yılında hükümetin 10 bin kişilik ordusunun masraflarını karşılamak için uyguladığı vergiler protesto edildi. Sons of Liberty (özgürlük çocukları) adı verilen gizli örgütler kuruldu. Örgüt, vergileri asla kabul etmeyeceklerini belirtti ve bunun üzerine İngiliz hükümeti damga pulu yasasını geri çekti. Ardından da koloniler üzerinde tam yetkili olduklarının da altını çizdiler. İngiltere oluşmakta olan bağımsızlık mücadelesinin farkına varmamış olsa gerek ki, 1767 yılında kolonilerin ithal ettikleri çay, boya, cam, kumaş gibi bazı mallara (Townshend Yasası) vergiler koydu. Yeni vergilere karşı protestolar yapıldı ve artık çok büyük birleşmeler söz konusu oldu. Bunun üzerine ticaret kolonileri vergi konulan malların geri iadesine ve alınmamasına karar kıldılar.
Bağımsızlık Kıvılcımı
Boston Çay Partisi
28 Kasım 1773’de Hindistan’dan, İngiliz gemileri Boston limanına çay getiriyordu. Geminin limana yanaştığını fark eden halk, çaya yapılan vergiye tepki olarak Boston limanına akın ettiler. Gelen gemiler valinin izni olmadan ne boşaltılabiliyor ne de geri çıkış yapabiliyorlardı. Bunun üzerine 20 günün ardından koloniciler harekete geçtiler. 100 kişi kılık değiştirerek gemide bulunan bütün çayı denize döktüler. Bu hareketin lideri Samuel Adams’dı. Limanın yüzeyi çayla kaplanmıştı ve bu olay diğer gün İngiltere hükümeti tarafından büyük tepkiyle karşılandı. 16 Aralık 1773 tarihinde gerçekleşen bu olaya “ Boston Tea Party” (Boston çay partisi) adı verilmiştir. Olayın ardından İngiliz hükümeti, limana girişleri yasakladı ve hiçbir gemi ve insanın yaklaşmaması emretti. Bunu üzerine Boston halkı bu karara çok büyük bir tepki verdi. Başında Jefferson’un bulunduğu bir grup kişi tören yapmaya karar verdiler. İngiliz hükümetinin buna karşı çıkmasıyla birlikte Jefferson’da dahil olduğu 89 kişi, hükümeti protesto ettiler.
Amerikan Kolonilerinin Bağımsızlık Zaferi
Amerika Birleşik Devletleri'nin İlk Başkanı
George Washington
5 Eylül 1774 yılında aralarında George Washington ve Benjamin Franklin’in de bulunduğu bir Amerikan kongresi yapıldı. Birçok yazar ve birçok eyalet temsilcisi de bu kongreye katıldı. Kongrede kolonilerin kendilerine ait karar verme yetkilerinin ve yasadışı olarak konulan vergilerin sadece kendilerince hazırladıkları yasalarla mümkün olacağını belirttiler. Massachusetts’te isyanın başlamasıyla İngiliz hükümeti isyancıların elindeki bütün mühimmatların alınması emrini vermişti. Concord bölgesine hükümet 800 asker yollamış; fakat gönderilen bu birlikler koloniler tarafından geri püskürtülmüşlerdi. Sadece 2 ay içinde Amerikan Bağımsızlık Devrimi her yere yayılmıştı. Kısa bir süre sonrada 10 Mayıs 1776 yılında Philadelphia’da 2. kongre toplandı. Ve en sonunda taraflar anlaşarak 4 Temmuz 1776 yılında bağımsızlık bildirgesi yayınlandılar. İlk devrim savaşı 16-17 Haziranda Boston çevresinde yapıldı. Savaştan Amerika kolonileri daha az kayıpla galip geldiler. 17 Mart 1776’da İngiliz kuvvetleri geri çekilerek Boston’u Amerikalı’lara bıraktılar. 29 Ağustos 1776'da ise doğanın bir hikmeti yaşandı ve tarih yeniden yazıldı. 27 Ağustos 1776 Long Island savaşında İngiliz kuvvetleri George Washington ve ordularını yenilgiye uğratmış, Long Island'ın batısında sıkıştırmışlardı. Amerikan hikayesi burada bitiyordu ki, 29 Ağustos'ta bölgeye çok büyük bir sis indi ve George Washington ve kalan ordusu sisin yardımıyla gizlenerek kaçmayı başardılar. Yeniden güçlenmek için zaman buldular.
1778 yılına gelindiği zaman Amerikalılar büyük bir bağımsızlık mücadelesi vermişlerdi ve birçok millete örnek olmuşlardı. Diğer taraftan şaşırtıcı bir şey daha var ki savaş esnasında İngiliz düşmanı olan sömürgeci Fransa hükümeti, Amerikan kolonilerine yardım etmiş, silah ve mühimmat yollamıştı. 1780 yılında Fransa, Amerika’ya ordu göndererek bağımsızlığa destek verdi. Bunun ardından İngiltere Fransa’ya saldırdı. Fransa’ya saldıran İngiliz ordusu uğradığı büyük hezimet ve yenilgiyle geri çekilmek zorunda kaldı. George Washington ve Fransız birliklerinin birleşmesiyle İngiltere ordusunun bir kısmı daha yenilgiye uğratıldı. 1782 yılında güney limanları İngilizlerden arınmıştı. Sadece New York ve yakınlarında çok az sayıda İngiliz askerleri kalmıştı. 3 Eylül 1783’te imzalanan Paris Barış Antlaşmasıyla, Amerikan Birleşik Devletlerinin bağımsızlığı resmen kabul edildi. 1787 yılında hazırlanan federal anayasa ile de 1789’da George Washington kurulan birleşik devletin ilk başkanı seçildi. Devrim liderleri de bu yeni kurulan bağımsız devletin kurucu hükümetinde görev başına geçtiler.
John Locke
Amerikanın bağımsızlık mücadelesine, çok değerli yazar ve düşünürler önderlik etmiştir. John Adams, Samuel Adams, Alexandre Hamilton, John Jay, John Scott, Benjamin Franklin, George Clinton, William Livingstone, Thomas Jefferson, John Dickinson, Richard Henry Lee, George Mason, Williw Jones ve John Rutledge gibi daha birçok değerli yazar bağımsızlığın öncüleri olmuşlardır. Adı geçen düşünür ve devlet adamları, yapılan toplantıda düşüncelerini yayarak bağımsızlık isteklerini bir kez daha belirtmişlerdir. İngiliz düşünür olan, John Locke’un fikirleri benimsenmiştir. Locke’a ait olan; “ Devletin asıl görevi, her insanın hakkı olan yaşam, özgürlük ve mülkiyeti korumaktır. Siyasi otorite yalnız halkın yararı için emanet olarak elde tutulur. İnsanın doğal hakları tecavüze uğradığı zaman, halkın bu hükümete başkaldırmak ve değiştirmek hakkı vardır.” aynı zamanda bu düşünceler bağımsızlık bildirgesinin giriş kısmına konulmuştur.