derliyo   26-11-2020 Saat 15:40
#1
Napolyon’un Mısır’ı İşgal Etmesinin Sebebi

Osmanlı Devleti ile Fransa Krallığı arasında tarihi ilişkiler, Kral I. Fransuva’nın Kanuni Sultan Süleyman’a müracat etmesi ve kendisinden yardım istemesi üzerine XVI. yüzyılda başlamıştı. O dönemden XVI. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı-Fransa ilişkileri dostluk içinde geçmiş ve iki devlet arasında herhangi bir savaş yaşanmamıştır. Bunun en büyük sebebi ise her iki devletin ortak düşmanları olan Habsburglar Hanedanı’dır. Bu devlete karşı menfaatlerinin birleşmesi sonucu ortak hareket etmişlerdir.


Fransız’lar, Osmanlı devleti ile olan dostluğundan hem siyasi hem de ekonomik açıdan oldukça istifade etmişlerdir. Fransızlar, Osmanlı dostluğundan, ekonomik olarak çok büyük nüfuz sahibi olarak yararlanmışlar, Akdeniz sularında ticaret amacı ile seyahat eden gemiler için, Osmanlı devleti tarafından imtiyaz almış tek devlet olma özelliğine sahip olmuşlardır. Fransa’nın Akdeniz sularında kazandığı bu etkili konumunu devam ettirebilmesi için, Osmanlı devletinin kalıcı olmasına bağlı idi. Bu sebeble uzun bir dönem Osmanlı devletinin toprak bütünlüğünün korunmasına çalışmışlardır.

Fransa Krallığı ile Osmanlı Devleti’ni asırlardan beri  birbirlerine bağlayan dostluk ilişkileri Fransız İhtilali’nin ilk dönemlerinde gevşemeye başlamıştır. Fransız İhtilali ile ortaya çıkan değişimler ve en sonunda da General Bonapart’ın emir ve kumandasına giren Fransa’nın doğu siyasetide hızlı bir şekilde değişime uğrayacaktır.

General Bonapart’ın kumandası altında bulunan Fransız orduları, kuzey İtalya’daki Avusturya ordularını ardı ardına mağlup ederek, Avusturya topraklarına doğru ilerledikleri zaman, Roma-Germen İmparatoru II. Frantz ile Fransa arasında Campo Formio Anlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma gereğince, Venedik Cumhuriyeti, Fransa ile Avusturya arasında paylaşılıyor ve Venedik Cumhuriyetine bağlı olan Yedi Ada ile Preveze sahilleri Fransa’nın eline geçiyordu. Bu şekilde Fransa Cumhuriyeti ile Osmanlı Devleti sınır açısından komşu olmuş oluyorlardı.

Bu topraklara yerleşen Fransızlar, Direktuar Hükümetinden daha çok zafer kazanmış kumandan General Bonapart’ın etkisi ve çoşkusu ile geleneksel Türk dostluğunu unutarak, ele geçirdiği adalarda ve daha içeride yaşayan Rum halkına, klasik Yunan dönemlerini ve o dönemlerin cumhuriyet devletlerini hatırlatmaya ve buralarda yaşayan halkı Osmanlı Devleti aleyhine hareketle geçmişteki bağımsız oluşumların tekrar canlanması için teşvik etmeye çalışmışlardır.

Bu kışkırtma ve tahrikler, o bölgede yaşayan halkın dışında da yayıldıkça, bu durumun Osmanlı Devleti açısından çok sıkıntılı bir durum yaratacağı ortaya çıkmıştır. Özellikle Ruslar, I. Petro’dan beri, özellikle II. Katerina zamanında buna benzeyen kışkırtmalarda bulunarak, Osmanlı Devleti’ne zarar vermişlerdi. 

Dost olarak görülen Fransa tarafından da böyle kışkırtmaların olduğu şüpheleri artınca endişe duyulmaya başlanmıştır.
Her ne kadar Fransa Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti ile olan resmi işlerinde geleneksel dostluğuna uyuyor gibi gözükse bile, Rumları tahrikle yetinmeyerek, Yahudileri de cesaretlendirmeye kalkmış ve Kudüste bir Yahudi Devleti kurmak üzere Yahudileri birlikte hareket etmeye davet etmiştir.

Tam bu dönemde Napolyon Bonapart’ın Toulon’da donanmaya asker hazırlamaya başladığı haberi alındı. Osmanlı devlet adamlarının ilk düşündükleri durum, bu Fransız donanmasının Arnavutluk sahillerine, ve Yunanistan taraflarına saldırması ihtimali oldu. O sıralarda bir gazete Fransız’ların Mısır tarafına saldırı ihtimalinden bahsediyordu. Osmanlı yetkilileri Fransız askerlerinin nereye gönderileceğini sordukları zaman doğru cevapları alamamışlardır.

Osmanlı hükümeti, Fransa Cumhuriyeti’nin teminat veren cevaplarına inanmayarak Bonapart’ın yönünün Mısır olabileceği düşüncesi ile bir takım tedbirler almaya başlamıştır. Fakat Mısır’ın o zamanlar çok uzak da olması ve Mısır’a hakim bulunan Kölemen Beylerini tedirgin etmemek için dikkatli ve ağır hareket ediyordu.  Osmanlı Devleti’nin ağır hareket etmesi fazla zaman kaybettirmiş ve Bonapart bu durumdan istifade ile İskenderiye civarına ulaşıp, askerlerini karaya çıkartmıştır.

Fransa’da bulunan hükümet hem siyasi açıdan hem de ekonomik açıdan zayıf bir hükümet idi. Hükümetin görevlileri halkın sevgisini ve güvenini kazanamaış bir durumda iken, Bonapart İtalya’da önemli zaferler elde etmiş bulunmaktaydı. Fransa halkının sevgisi Bonapart’a yönelmiş durumda iken, Hükümet kendisinin Fransa’ya dönmesini istemiyordu.

Fransa’nın karşısında oluşan ittifak devletleri, İngiltere dışında Fransa ile barışı istemekle birlikte, İngiltere bu duruma karşı çıkıyordu. İngiltere o dönemlerde denizlere hakim ve Fransa’ya düşmanlığında ısrarcıydı. Fransa ise İngiltere’yi yenmeden barışın gerçekleşebileceğine inanmıyordu.

General Bonapart, İngilizleri barışa zorlamak amacı ile, İngiltere’ye değil İngiltere’nin esas hayat kaynağı olan sömürgelerine saldırmayı, hükümetine tavsiye ediyordu. Buna göre, İngiltere’yi barışa zorlamak, onları denizde özellik ile Akdeniz’de yenmekle ancak sağlanabilirdi. Akdeniz, Hindistan yolu üzerinde idi. İngiltere’nin en önemli sömürgesi ise Hindistandı. Akdeniz’de Hint yolunun en önemli yeri ise Mısır’dır. Mısır, Fransa tarafından ele geçirilecek olursa, Hindistan yolu kesilecek ve İngilizler’de barışa razı olacaktı.

Napolyon’un Fransa’da bulunmasını istemeyen hükümet yapılan bu teklifi memnuniyet ile kabul etmiştir. Fakat Direktuvar hükümeti, Osmanlı Devleti ile barış içinde bulunuyor hatta bu dostluğun bozulmasını da istemiyordu. Osmanlı hükümeti, Fransa’nın ekonomik faaliyetleri için oldukça geniş alan oluşturduğu gibi, Rusya ve Avusturya’ya karşıda Fransız siyasetinin dayanak noktasını oluşturmaktaydı.[/url]
General Bonapart, kabiliyetine güvenerek, Osmanlı dostluğunu hem koruyacağını hem de Mısır’ı istila edebileceğine inanmakta eğer bunu başaramaz ise Osmanlı Devleti’nin dostluğunu feda etmeye hazır olmayıda göze almıştı. Napolyon, Mısır’da başarılı olduktan sonra, Filistin ve Suriye, hatta Osmanlı devletine hükmektmeyi bile hayal etmekte idi.


Osmanlı devletinin Fransızlar ile olan dostluğu, Türk karakterine tam olarak uygun bir bağlılık ile devam ederken, Fransa Cumhuriyeti’nin bağlılık ve dostluğa aykırı bir takım hareketlerde bulunması ve en sonunda da şımarık bir generalin heves ve hayaline karşı koyamamaksızın, Osmanlı eyaleti olan Mısır’a saldırması, Osmanlı devletini son derece kızdırarak üzmüştür.


Osmanlı Devletinin Rusya ve İngiltere ile Fransa’ya Karşı İttifakı
Fransa hükümetinin, o dönemler de dahi yürürlükte olan devletlerarası hukuk ve ilişkilere hiç saygı duymaksızın, generallerinden bir tanesini Osmanlı eyaleti olarak bilinen Mısır’ın işgal edilmesi ile görevlendirmesi, Osmanlı Devleti ile resmen savaşa girmekti.

Bu hareket üzerine Osmanlı Padişahı III. Selim barışın korunması ile ülkesinde yapmayı istediği 
Nizam- Cedit yeniliklerine rağmen Fransa aleyhine kurulan ittifaka dahil olmak amacı ile, İngiltere ve Rusya ile görüşmelere başlamak için devlet büyüklerine emir vermiştir. Osmanlı Devleti’nin askeri hazırlıklarının tamamlananmış olmasından dolayı, hemen Fransa’ya savaş ilanı gerçekleşmemiştir.

İngiltere ile ittifak görüşmeleri devam ederken İngiltere elçisi, Fransızlara Mısır’da güler yüzlü davranıldığının devam edildiğinden dolayı durumun açıklanmasını istemiştir. İngiltere devleti, Fransızlara Hint yolunun açılmış olduğunu ve Bonapart’ın Mısır’a Padişahın izni ile gelmiş olduğu duyumları alıyordu bu durum da İngiltere’yi rahatsız ediyordu.

Avusturya devleti, Fransa Cumhuriyeti ile barış içinde bulunuyordu. Osmanlı Devleti Fransa ile savaşa girecek olursa, komşusu Avusturya’nın nasıl bir durum  izleyeceği, Osmanlı hükümeti tarafından da düşünülen bir konu idi. Avusturya Hükümeti böyle bir durumda tarafsız kalacağını ve eğer tarafsızlıktan ayrılacak olursa, Fransa aleyhine Osmanlı Devleti’nin yanında olacağını bildirmiştir.


Osmanlı Devleti’nin kuzey komşusu olan Rusya, İngiliz’ler ile ittifak antlaşması imzalamış, Fransa ile savaşa girmişti. Osmanlı ile Rusya arasında henüz bir ittifak antlaşması imza edilmemişti. Bununla beraber Rusya Karadeniz’deki donanmasına, Osmanlı donanması ile birlikte hareket etmesi İstanbul’a gitmesi için emir vermiştir.

İstanbul’da diplomatik gelişmeler bu şekilde devam ederken, İngiliz Amirali Nelson’un Fransız donanmasını yakarak imha ettiği haberi gelmiş ve Padişah III. Selim tarafından ödüllendirilmiştir. Fransız donanmasının yakılması, Osmanlı Devleti ile Rusya ve İngiltere arasındaki ittifak antlaşmasını çabuklaştırmıştır.


Resmen ittifak imzalanmadan bile Osmanlı Devleti Rusya ile ortak şekilde Fransa aleyhinde harekete başlamıştı. Bunun nedeni İngiliz ve Rus elçileri ile Osmanlı hükümeti arasında görüşmeler devam ederek ittifak şartlarında başarılı olmuştur. Osmanlı donanmasının büyük kısmı Rusya ile birlikte Yunan adalarını Fransızlardan geri almak ve küçük bir kısmıda İngiliz donanması ile beraber İskenderiye hareket etmiştir.

Osmanlı-Rus donanmasının başarı haberleri İstanbul’a gelince, Fransızlar aleyhine Osmanlı-Rus ve Osmanlı-İngiliz ittifak antlaşmaları, kısa zamanda imzalandı. Bu şekilde ittifaka dahil olan devletler şu şekilde oluşmuştur;
  • Osmanlı Devleti

  • İngiltere

  • Rusya

  • İtalya Krallığı

  • Avusturya ittifaka dahil olmuştur.
Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan Rusya ve İngiltere’nin takip ettikleri amaçlar aynı değildir. Rusya, Balkan’ların batısında bulunan ve Fransa’nın elinde bulunan Yunan adalarından Fransız’ları bir an önce çıkartarak uzun zamandan beri ele geçirmek istediği Balkan topraklarından Fransızları uzak tutmak istiyordu.

İngiltere ise Fransızları Mısır’dan çıkarmak, ileride tamamen elde etmek istediği Hint yolunda stratejik bir öneme sahip olmasının yanında, çok önemli bir ekonomik kaynak olan Mısır’da Fransızların yerleşmesine engel olmak istiyordu.


Kısacası, 1799 senesi başlarında Osmanlı Devleti, İngiltere ile denizde ve Rusya ile de denizde ve karada birbirlerine askeri yardımda bulunmak üzere ittifak antlaşmaları imzalamış bulunuyordu. Özellikle Rusya’nın takip ettiği siyasetin amacı, Osmanlı Devleti’ni ittifak altında gizli bir koruma altına alarak Batı devletlerinin doğudaki etkileri aleyhine, kendi isteğine göre kullanmaktır.


Osmanlı Devleti’nin Fransa İle Mısır Mücadelesi
Osmanlı Devleti’nin Fransa’ya resmen savaş ilanı hemen gerçekleşmemişti, bunun nedeni ise askeri hazırlıkların yeterli olmamasından dolayı olmuştur. 1799 senesinin yaz döneminde, Fransa Elçisi hükümete çağırılıp, Bonapart’ın Mısır’a asker çıkarması sebebinden dolayı Fransa’nın antlaşma hükmünü bozmuş olduğu belirtilmiş ve 1799 Ağustos ayında Fransa’ya karşı savaş ilan edilmiştir.

General Bonapart Fransa’dan gemiler ile getirdiği ordusunu 30 Haziran 1798’de İskenderiye yakınında karadan ve denizden karaya çıkarmıştır. Asker sayısının o tarihte yaklaşık otuz beş bin ile kırk bin civarında olduğu belirtilmiş ve İtalya savaşında başarılı olan ordu kumandanları, binbaşılar ve subaylar ile erlerden oluşmaktadır. Ordu kumandanları arasında bulunanlar ise;
  • Murat

  • Lannes

  • Davout

  • Kleber

  • Desaix gibi İtalya ve Almanya savaşlarında başarılı olmuş Generaller bulunmaktadır.
Bu Generallere, Mısır’ın tarihi  değerini bilen ve tarihini incelemesi içinde çok fazla bilim adamı da alınmıştır.
Mısır’da Osmanlı İmparatorluğu’nun düzenli askeri sayılan Yeniçerilerin sayısı bir hayli az olmakla beraber, İmparatorluğun temsilcisi olan vali ve diğer memurların da Mısır’da kıymet ve önemi hemen hemen hiç kalmamıştır. O dönemde Mısır’ın esas hakimi, Padişaha bağlı gibi gözüken ama kendi çıkarlarına göre hareket eden Kölemen Beyleri ile ona bağlı kölemen süvarileri bulunmaktadır.

Kölemenlerin sayısı aşağı yukarı on iki bin ile on beş bin arasında olmakla beraber, silah ve mühimmatı, Fransız ordusunun silah ve mühimmatına göre eksik ama cesaretleri yüksektir. Kölemen süvarilerinin başlarında zamanın en yetenekli kumandanı sayılan Bonapart ile kıyaslanacak, yeni savaş tekniklerine hakim bir komutanları yoktur.

Fransa ordusu karaya çıktıktan sonra, kolaylıkla İskenderiye şehrini ele geçirerek Kahire’ye doğru yürümeye başlamıştır. Fransa ordusu Kahire yakınlarına gelince Memluk süvarileri ile çatışmaya girmiş ve 21 Temmuz 1798’de Piramitler savaşının Fransa ordusu kazanmıştır. Piramitler savaşında Bonapart’ın ordusu ile karşılaşan Memluk ve Osmanlı askerleri, cesur ve fedakarca mücadele sergilemiştir.
General Bonapart Kahire’yi işgal ettiği sırada, General Desaix’de Memlukluların geri kalanını güneye doğru iterek, birinci çağlayana kadar Nil vadisini ele geçirmiştir. Ekim ayı sonlarına doğru, bütün Mısır kıtası, Fransızların kontrolüne geçmiş bulunmakta idi.


Fransızlar karada bu şekilde başarı ile Mısır’a hakim olurken, İngiliz Amirali Nelson, Napolyonu Akdenizde takip ederek 1 Ağustos 1798’de İskenderiye tarafına gelip, Fransız donanmasını Abuhur limanında bulmuştur. İngiltere ve Fransız donanmaları arasında akşam başlayan deniz savaşı bütün gece devam etmiş ve İngilizlerin galip gelmesi ile sonuçlanmıştır. Fransız donanmasının bir bölümü yok olmuş, bir kısmı da kaçıp Malta’ya sığınmıştır. Malta’ya kaçanlar da, daha sonra İngilizler tarafından kuşatma altına alınarak diğerleri ile bağlantıları kesilmiştir. Bu durum da Bonapart’ın ordusu Mısır’da mahsur kalmış olmaktadır.


Fransız hükümeti, Mısır’ı ele geçirmesi ile İngiltere’nin Hint yolunu kesmek, fakat Osmanlı hükümeti ile dostluk ilişkisini bozmamak niyetinde idi. General Bonapart, Mısır’a asker çıkarır çıkarmaz Mısır halkına hitaben yayınladığı mektup ile garip cümleler eklemiştir.
Bonapart, Mısır’a asker çıkartıp, İskenderiye’yi işgal ettikten sonra, Kahire’de bulunan Osmanlı Mısır valisine İskenderiyeden bir yazı göndermiş bu yazıda da Mısır’a asker çıkarmasının, Osmanlı Padişahının rızasına aykırı olmadığını iddia etmiştir.



Her ne kadar Mısır Kölemen Beylerinin Osmanlı Padişahına bağlılıkları zayıfda olsa da, Osmanlı hükümeti resmen kendine bağlı olan Kölemen Beylerinin yola getirilmesi görevini, bir yabancı devletinin Generaline, Bonaparta asla vermiş değildir.

Bu yayınlanan mektupta Bonapart, Mısır’da bulunduğu ilk dönemler, düşmanlığının sadece Kölemenler olduğunu ve Osmanlı Padişahı ile dostluğunun devam ettiğini göstermeye çalışmıştır. Osmanlı Devleti’nin İskenderiye’ye asker gönderene kadar, Osmanlı Padişahına karşı hep ılımlı bir dil kullanmaya dikkat etmiştir.

Aslında Bonapart, hiçbir dine bağlanmış, hiçbir dine inanan birisi değildir. Bütün cümleleri, sırf Mısır halkını kandırmak ile hakimiyetini kabul ettirmek ve güvenliği sağlamak amacını taşıyordu.

General Bonapart, Mısır’da hakimiyetini sağlamak için, Suriye’ye doğru ilerleyerek, Osmanlı Devleti’nin karadan gelebilecek askeri hareketine engel olmak istemiştir. Bunun dışında Suriye, Mısır’ın o dönem ihtiyaçlarını tamamlayan bir bölge idi. Mısır’ın askeri açıdan ihtiyaç duyduğu gemi çalışanları ile en önemli inşaat malzemesi olan kereste, Suriye’den elde edilebilirdi. Son olarak Bonapart’ın her zaman hayal ettiği Hindistan kara seferinin kara yolları da Suriye’den başlamakta idi.

Her zaman hayalperest olan General Bonapart, kendisinin daha sonradan aktardığına göre Suriye’den kuzeye ilerleyerek ve Anadolu’yu yarıp geçerek İstanbul’a girip Doğu Roma İmparatorluğu’nu kişisel saltanatı altında canlandırmayı hayal ettiğini belirtmiştir. Bu sebeblerin etkisi altında, General yanına on iki bin kişilik bir askeri kuvvet alarak 1799 senesi Şubat ayında Suriye seferine başlamıştır.

Aslında o sıralarda, Osmanlı Devleti, çok sayıda asker hazırlayarak, Suriye üzeriden Mısır’a ulaşıp, Fransızları Mısır’dan çıkarmak için girişimlere başlamıştı. Osmanlı Devleti’nin bu girişiminin haberini alan Bonapart, Osmanlı askeri hareketinin önüne geçmek için Suriye’ye hareket etmiştir. Sina yarımadasını geçip Filistine girmiş ve yol üzerinde, savunma için iyi hazırlanmayan Gazze ve Yafa şehirlerini ele geçirmiştir.

Gazze ve Yafa’yı ele geçirdikten sonra Akkâ kalesi önüne gelen Bonapart, kale muhafızı olan Cezzar Ahmet Paşa’nın savunması ve İngilizlerin de yardım etmesi sonucu altmış dört gün süren mücadeleden sonra Fransızlar geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Bonapart Akkâ hücumunda çok sayıda asker kaybetmiş ve Al-Ariş’e kadar hiç bir yerde başarılı olamayan Fransızları, Osmanlı ordusu Fransızları takipten de geri kalmamıştır.

Bonapart mağlup olup Mısır’a döndükten sonra, İskenderiye önlerine askerle dolu seksen kıta Osmanlı gemisinin geldiğini haber aldı. Bu askerler Rumeli’den gönderilen kuvvetlerdi. General Bonapart, hızlı bir şekilde yanında bulunan komutanlara gelip kendisi ile buluşma emrini vermiştir. Fransız askerleri İskenderiye civarına yetiştikleri zaman, Osmanlı askerleri gemilerden çıkarak Ebuhuru ele geçirmişlerdi. Mustafa Paşa karaya çıkınca, her tarafta bildiriler yayınlayarak, Mısır halkını Fransızlar aleyhine ayaklanmaya teşvik etmişlerdir.

Mısır halkının ayaklanmasından dolayı korkuya kapılan General Bonapart, Osmanlı askerleri mağlup edilmezse kendisinin Mısır’da kalmasını çok zor görüyordu. Bonapart elindeki kuvvetler ile, dokuz bin kişilik Mustafa Paşa’nın tümenine saldırıp başarılı olmuştur (25 Temmuz 1799). Her iki tarafta önemli kayıplar vermekle birlikte mücadeleyi Fransızlar kazanmıştır. Akkâ mağlubiyetinden sonra alınan bu galibiyet Bonapart’a bir süre daha Mısır’da kalma fırsatı vermiştir.

Bu sırada Sadrazam Ziya Paşa komutası altındaki Osmanlı ordusu, karadan ilerlemeye devam ediyor ve ilerledikçe de etraftan topladığı askerler ile de sayısını arttırıyordu. Bu ordunun Mısır’a yaklaşması, Osmanlı askerinin kuvvetini Akkâda ve İskenderiye’de denemiş olan Bonapart’ı endişeye düşürüyordu.

General Bonapart’ın Mısır’dan Kaçması

General Bonapart’ın Mısır’a asker çıkarmasından sonra, III. Selim’in Fransa aleyhine oluşturulan Avrupa ittifakına girmişti. Fransa Cumhuriyeti müttefiklerine karşı 12 Mart 1799 da savaş ilan etmişti. Rusya ve Avusturya müttefik orduları, Fransız kuvvetlerini İtalya ve Almanya’da geri çekilmeye mecbur etmişler ve İtalya tamamen Fransızların elinden çıkmıştır. Fransızlar Almanya’dan da çıkartılıyor yalnız General Massena, İsviçrede bulunduğu yeri başarı ile korumayı başarmıştır.

General Bonapart, Avrupa’da gerçekleşen olayları öğrenmişti. Kendisinin Fransa’da bulununacak olursa, durumu Fransa lehine döndürebileceğine emindi. Bundan sonra Mısır’da başarılı işler yapacağı konusunda ümidinide kaybetmişti. İngiliz kuşatması devam ederken, Osmanlı ordusu Mısır’a gelip yerleşince Mısır’ı asıl sahibine teslim edip geri çekilmekten başka bir yol olmadığını biliyordu. Bu üzüntü verici durumada düşmeyi kendi gururuna ve gelecek planlarına uygun bulmuyordu.

Bu olayların etkisi altında kalan Bonapart, ordusundan gizli bir şekilde, yanına en güvenilir generallerini alarak, Mısır’dan kaçmayı ve Fransa’ya geri dönmeyi kararlaştırdı. General Kleber’e, kendisi Mısır’dan ayrıldıktan sonra teslim edilmek üzere bir mektup bırakarak üç küçük gemi ile, İskenderiye limanından Fransa’ya doğru yola çıktı.

General Bonapart’ın Mısır seferi, siyasi açıdan olumlu bir sonuç vermiş değildir. Askeri taraftan bakılacak olursa Bonapart, çağdaş eğitim ve usta askerlerden yoksun, donanım olarak eksik, ancak çok cesur ve usta Kölemen süvarilerine ve tam hazırlanmadan gönderilen Osmanlı ordusuna karşı galip gelmiş ise de, Akkâda yenilmiş ve Osmanlı ordusunun gelmekte olduğunu öğrendiği zaman, Osmanlı ordusu ile karşılaşmayı göze alamadan ülkesine dönmeyi tercih etmiştir.

Fransa’nın Mısır Seferinin Sonuçları

General Bonapart Mısır’dan gizli şekilde kaçmış ve idareyi General Kleber’e bırakmış, Kleber’de Mısır’dan çekilmenin yollarını aramaya başlamıştır. Çünkü Osmanlı ordusu Mısır’a yaklaşmakta ve kendisi de zayıflayan ordusu ile başarılı bir şekilde mücadele edemeyeceğini düşünüyordu. Esir almş olduğu Köse Mustafa Paşa aracılığı ile Sadrazama barış teklifinde bulunmuş ise de olumsuz bir cevap almış buna rağmen barış görüşmelerini kesmemiştir.

General Kleber, Osmanlı Devleti ile barış görüşmelerine başlangıç yapmak üzere anlaşma imzalanması için İngiliz Amirali Sidney Smith’e müracat etmiş, onun vasıtası ile Osmanlı ve Fransız delegeleri arasında 24 Ocak 1800’de 22 maddelik bir ateşkes antlaşması imzalanmıştır. Buna göre, Fransız askerlerinin silah ve eşyaları ile birlikte Fransa’ya dönmelerine izin verilmiştir.

Bu ateşkes görüşmeleri sırasında, General Kleber’in Paris’e yolladığı raporlar İngilizlerin eline geçmiş ve Fransızların zor durumda oldukları anlaşılmış bundan dolayı Fransızları tamamen esir almayı daha uygun görmüştür. Akdeniz’de bulunan İngiltere deniz kuvvetleri genel komutanlığı, ateşkesin hükümeti tarafından kabul edilmediğini Kleber’e bildirmiştir. İngiltere’nin bu garip hareketi, hem Osmanlı Sadrazamını hem de aracılık yapan Amiral Smith’i zor durumda bırakmıştır. General Kleber’de ordusuna İngiliz Lordunun mektubuna yazdığı cevabı dağıtarak savaşa hazırlanmalarını emretmiştir.

İngiltere’nin dürüst olmayan bu hareketi sonucu kısmen Kahire’ye girmiş ve Mısır’ı teslim almaya hazırlanmış bulunan, Sadrazam ve ordusu dağınık bir durumda Fransa ile savaşı kabul ederek yenilip tekrar Filistin tarafına dönmek zorunda kalmıştır.

Mısır’da durumun Fransa lehine dönmesi üzerine, İngiltere hükümeti, Osmanlı-Fransız anlaşmasını reddetmiş olmasındaki hatasını anlamış ve anlaşma şartlarını uygun duruma getirmek sureti ile Fransızların Mısır’ı tahliye edebileceklerini Klebere’e bildirmiştir. Bu teklife karşı, son başarılarından dolayı güveni geri gelen Fransızlar Mısır’ı terk etmeyeceklerini bildirmişlerdir.

Sonuç olarak 1800 yılı ortalarında, Fransızlar, Mısır’da kalmayı kararlaştırarak kalelerin takviyesine, askerlerin eksikliklerini gidermeye başlamışlarıdr. Filistin tarafına çekilen Osmanlı ordusu ise, Mısır’a tekrar saldırmak üzere asker ve mühimmat arttırmaya çalışıyordu. Bu sırada 21 yaşında olan Halepli bir Türk genci, Süleyman Ağa konağının bahçesinde dolaşan General Kleber’i hançerle vurup öldürmüştür.

General Kleber öldürülünce yerine geçen General Abdullah Menou, Sadrazamın Fransız askerlerinin barış ve güven içinde Mısır’dan ayrılmaları teklifinkabul etmemiş, ordusunun eksikliklerini tamamlayarak mücadeleye devam etmeye karar vermiştir.

Mısır’ı Fransa’dan geri almaya gelen Osmanlı ordusu, askeri kuvvet açısından Fransızlardan üstün ise de eğitim ve düzen açısından eksikdiler. Osmanlı kumandanları arasında da bir fikir birliği yoktur. Bunun yanında Filistin’de ortaya çıkan veba salgını sebebi ile de halk ve askerden çoğu kişi yaşamını kaybetmiş bulunmaktaydı.

İngiltere Mısır’daki bu durumun dikkate alarak ve kendi siyasetini ön planda tutara, Mısır’a asker yollamaya karar vermiştir. Osmanlı Devleti olan ittifak antlaşması, Fransa’ya karşı Osmanlı’yı savunmayı gerektirdiğinden, asker yollamasını doğal gösteriyordu.

İngiliz askerleri ile takviye olunan Osmanlı ordusu sayı bakımından Fransılardan çok üstün olsada, henüz söylendiği yönü ile, idare, eğitim ve düzen, komuta heyetinde eksiklikler oldukça fazla idi. Bunun için Fransızlar yapılacak bir savaşta galip tarafın kendileri olacağına güvenleri oldukça fazla idi.

İngilizler İskenderiye’ye asker çıkartıp karşılarına çıkan Fransız askerlerini geri çekilmeye zorlayınca, General Abdullah topladığı on bin kişilik kuvvet ile İngiltere’ye karşı saldırdıysa da başarılı olamadı. İskenderiye kalesine sığınmak zorunda kaldı ve İngiliz ordusu da İskenderiye’yi kuşatmaya başladı.

Osmanlı ordusuda denizden Kaptan Hüsrev Ağa komutasında Reşit kentini ele geçirerek, Fransız askerlerini esir almayı başarmıştır. Reşit kentinin ele geçirilmesinden sonra, Hüsrev Ağa ve İngiliz kumandanları, karşılarına çıkan Fransız askerleri ile çarpışıp onları püskürttükten sonra Kahire’ye yürümeye başladılar. Osmanlı orusunun Kahire’ye yürümesi üzerine şehir civarında bulunan halk ve aşiretler de silahlanarak Fransa aleyhine ayaklanma başlattılar.

Bu olaylar üzerine, Fransa işga kuvvetlerinden bir kısmı Kahire’yi savunmak amacı ile bu şehirde toplanma kararı ladı. Fransız askerlerinin bir kısmı General Menou komutası altında İskenderiye’de sıkışmış kalmış, diğer bir bölümü de General Belliard komutasında Kahire civarında toplanmıştır.

Bu iki kuvvet iki parçalanmış ve iki kuvvet arasında irtibat ve haberleşme de kesintiye uğramış oluyordu. General Belliard, Fransızlarla anlaşmış olan Murad Bey’den yardım istemiş ve bu hain kölemen beyi Fransızlara yardım amacı ile Kahire’ye hareket ettiyse de, yolda veba yüzünden hayatını kaybetmiştir.

General Belliard, Osmanlı ve İngiliz saldırılarına karşı, bir müddet daha karşı koyabilmiş ise de, en sonunda 1801 senesinde kendine uygun koşullar ile silahlarını teslim etmeye mecbur kalmıştır. Fransız askerlerinin on iki gün içinde Mısır’ı terk etmeleri ve Fransaya dönüş masraflarının da Osmanlı ve İngiliz devletleri tarafından ödenmesi kararlaştırılmıştır.

General Abdullah’a da aynı şartlarla silahlarını teslim etmesi teklif edilmiş ise de, kendisi bunu ilk başta kabul etmemiştir. Abdullah, hala Fransa’dan yardım gelebileceği inancı ile mücadeleye devam etmeyi düşünmüş, beklenen yardım bir türlü gelmeyince daha şartlarda teslim olmak durumunda kalmıştır.

Fakat Mısır’ı, Osmanlı devleti tek başına kendi kuvvetleri ile geri alamamışlardır. Mısır’ın geri alınmasında İngiliz ordusunun, bunun yanında subay ve mühendislerin de bir hayli yardımları olmuştur. Bu olayın sonuçları ileride yavaş yavaş Osmanlı Devleti aleyhine kendini göstercektir.


[url=https://derliyo.com/napolyonun-misir-seferi/]https://derliyo.com/napolyonun-misir-seferi/

Bu dünyada her şey yıpranıyor, artık şeref ve şanım kalmadı. Bu küçücük Avrupa, yeterli şerefi veremez. Doğu’ya gitmek lazım. Büyyük şerefler ancak orada kazanılabilir.

İfadeleri İptal Et?
  

Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi