derliyo   29-10-2020 Saat 15:29
#1
Ziştovi Antlaşması, 4 Ağustos 1791’de Ziştovi kasabasında imzalanan ve on dört madde ve bir son bölümden oluşan 50 yıl süreli olan Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında imzalanan barış anlaşmasıdır.

Ziştovi Antlaşması, 4 Ağustos 1791’de Ziştovi kasabasında imzalanan ve on dört madde ve bir son bölümden oluşan 50 yıl süreli olan Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında imzalanan barış anlaşmasıdır.

Ziştovi Antlaşması, Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında imzalanan barış antlaşmasıdır. Osmanlı Devleti ile Rusya Çarlığı arasında 1787-1792 tarihleri arasında yapılan savaş sırasında ortaya çıkan Osmanlı-Avusturya mücadelesini sona erdiren, 50 yıl süreli bir antlaşmadır. Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya arasında savaş döneminin bitmesine ve dostluk döneminin başlamasına yol açan barış antlaşması, günümüzde Bulgaristan’ın kuzeyinde bulunan Ziştovi kasabasında imzalanmıştır.

Ziştovi Antlaşması Nedir
Ziştovi Antlaşması, 4 Ağustos 1791 tarihinde Osmanlı Devleti ile Avusturya’lılar arasında yapılan barış antlaşmasıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nu temsilen barış görüşmelerine dışişlerden sorumlu olan Abdullah Berri Efendi, Raif İsmail Paşazade İsmet Bey ve Başbakanlık mektupçusu olan Mehmet Dürri Efendi yetkili olarak katılmışlardır.

Ziştovi görüşmelerine daha önceden Avusturya’nın İstanbul elçiliğinde bulunmuş olan Baron dö Herbet Ratkal ile Kont Françesko Esterhari dö Şalanta ve Prusya hükümeti tarafından kralın gözdesi Lukezin ile İstanbul’daki Prusya elçisi Luzi yetkili olarak görüşmelerde bulunmuşlardır.

Avusturya ile yapılacak olan barış görüşmelerine Prusya elçisinden başka Prusya’nın müttefiki olan İngiltere ve Felemenk yetkilileri de katılmışlardır. Avusturyalılar anlaşma yapılacak olan yerin Bükreş olmasını istemişler, o zamanın diplomatik anlayışı gereği devletlerin kendi ellerinde olan bir şehirde anlaşma yapılması bir çeşit galibiyet sayıldığından dolayı Sultan III. Selim tarafından kabul edilmemiştir. Uzun tartışmalar sonucunda görüşmelerin Ziştovi kasabasında olması kararlaştırılmıştır.

Ziştovi barış görüşmeleri Aralık 1790 tarihinde başlamış uzun çekişmeler sonucu ve 9 Haziran 1791 tarihide bir ara kesintiye uğramış Avusturya yetkilileri Bükreş’e geri dönmüşlerdir. Görüşmelerin yapıldığı sırada Fransız Devrimi yüzünden Prusya ve Avusturya, Fransa’ya yardım için aralarında Pilnitz anlaşması yapılması üzerine yetkililer tekrar Ziştovi’ye geri dönmüşlerdir.
Avusturya imparatorundan kesin şekilde barış yapılması hakkında gelen emir gereğince anlaşma kesin bir neticeye varmıştır. Sonunda 4 Ağustos 1791’de 50 sene boyunca devam edecek olan Ziştovi Barış Antlaşması iki devlet arasında imzalandı.

Ziştovi Antlaşmasının Sebebleri
1774 tarihinde Küçük Kaynarca Antlaşmasını imzalamak zorunda kalan Osmanlı Devleti bir çok toprağını kaybetmişti. Bu tarihlerde Avusturya ile Rusya, Osmanlı Devleti’nin bölünmesi konusunda görüşmelere başlamışlardı. Rusya ile Prusya’nın ittifak yapması gerektiğini söyleyen Rus Başvekili Panin’in izlediği siyasetin aksine, Potemkin’in tesiri altında kalan II.Katerina, Prusya ile ittifakı terk ederek Avusturya ile ittifak yapmayı tercih etmiştir.
Avusturya İmparatoru Jozef ile Rus Çariçesi II. Katerina arasındaki Petersburg görüşmeleriyle Osmanlı Devleti’nin paylaşılması konusunda mutabık kalınmıştır.

Osmanlılar ile Rusya arasındaki asıl anlaşmazlık Kırım meselesi idi, fakat Rusya bu konuda adım adım ilerleyerek bu yarımadayı elde etmek üzere bulunuyordu. Daha önceleri Kırım meselesinde Osmanlı hükümetini, Rusya ile savaşa zorlayan Avusturya şimdi Rusya ile Osmanlı topraklarını bölüşmek konusunda birleşmişlerdi.

Fransa hükümeti, Rusya’ya yaklaşarak İngilizlerin oradaki nüfuzunu kırmış olmakla birlikte Osmanlılar aleyhine Rusya – Avusturya ittifakından da endişe duyuyorlardı. İngiltere, Kırım meselesinde Osmanlıların yanında durmasına rağmen, İspanya ve Fransa ile savaşta olmasından dolayı kendisi yardıma muhtaç bir durumdaydı.

Avrupa’daki vaziyetin kendisne çok müsait geldiğini gören II. Katerina, el altından Şahin Giray’ı kardeşleri aleyhine kışkırtarak Kırım’da bir isyan çıkartmak ve ardından da Şahin Giray’ı savunmak için oraya asker yollamak ve Kırım’dan Osmanlı Devletini bağlantısını tamamen kesmek için hazırlıklarda bulunduktan sonra Kırım’ı işgal etmiş ve bunu Osmanlı Devleti’ne kabul ettirmiştir.

Ruslarla olan anlaşmazlıklar, bitip tükenmek bilmiyor, bir problem çözülürken başka başka sorunlar ortaya çıkıyordu. Bunun en büyük sebebi de Osmanlı Devleti’nin savaşacak durumda olmayacak kadar zayıf durumda olmasından kaynaklanıyordu. Bu durumu bilen diğer devletlerde yeni isteklerle hükümetini uğraştıyorlardı.

Rus generali Potemkin, Türk’lerle mutlak surette savaşması taraftarı olduğundan İstanbul elçisi Bulgakof’da II. Katerina’nın gözdesi olan bu generale yaranmak amacıyla hükümeti sürekli sıkıştırıyordu. Potemkin’in emriyle hareket eden Rus elçisi yeni yeni maddelerle Osmanlı hükümetini taciz ve tehdit etmeye devam ediyordu.

Rusların bu tavırlarından usanan ve savaşa taraftar olan hükümet yetkilileri, 27 Temmuz 1787’de Rus elçisi ile Bebek bahçesinde bir görüşme yaparak yedi maddeden oluşan bir ültimaton vermişlerdir. Elçi ile yapılan görüşmelerden on dört gün sonra gerçekleşen meclis toplantısında, elçiden gelecek cevabın boşuna beklendiğini ve savaş kararı alınması gerektiği kararlaştırılmıştır.

Sadrazam Yusuf Paşa, Rusya’ya karşı savaş ilan edildiğine dair 19 Ağustos 1787’de verilen kararı padişaha ve şeyhülislama sunarak bu kararın vilayetlere gönderilmesi istenmiştir. Osmanlı hükümeti savaşa karar verdikten sonra Ruslara karşı açılan savaşın sebeblerini içeren bir bildiriyi İstanbul’daki elçileri aracılığıyla yabancı devletlere göndermiş ve bunda Rusların anlaşmanın aksine yaptığı işlerden bahsetmiştir.

Avusturya ile Rusya bir müddet önce 1780 senesindeki Petersburg (Leningrad) görüşmesiyle, Osmanlı topraklarının paylaşılması konusunda anlaşmışlardı.

Avusturya İmparatoriçesi Maria Tereza’nın ölümünden sonra, oğlu İmparator Jozef ile II. Katerina 1780’de ilk Mehilof’da buluşup görüşme gerçekleştimişlerdi. Yapılan bu görüşmede zayıflayan ve çökmek üzere olan Osmanlı Devleti’nin topraklarını aralarında bölüşmek üzere anlaşma sağlanmıştır. Bunda Avusturya’nın izni olmadan Rusya’nın Osmanlı üzerinde yapmış olduğu planı başaramayacağı anlaşıldığından, Prusya ittifakını bırakan Rusya, Avusturya ile anlaşmayı tercih etmişti.

9 Şubat 1788’de veziri azamın sefer tuğları çıkarıldığı sırada, Avusturya orta elçisi Herbet Ratkal tercümanı aracılığıyla, hükümete göndermiş olduğu fermanla Avusturya’nın, Rusya ile olan ittifakından dolayı birlikte savaşacaklarını ve kendisinin ülkesine geri döneceğini bildirmiştir.

Osmanlı ordusu, Avusturya’nın da desteklediği Rusya savaşında zayıf bir konuma geldi. İki devlet karşısında yeteri kadar hazırlıklı olmayan Osmanlı ordusu, iki cepheye karşı ikiye bölündü. Serdar-ı ekremin Avusturya cephesine gitmesine karar verilirken, Rus cephesinede tam yetkili olarak eski sadrazam Şahin Ali Paşa tayin edilmiştir.

Osmanlı ordusu yeteri kadar hazırlık yapmadan yola çıkmış olmasına rağmen, Avusturya cephesinde başarılı bir şekilde mücadele verimeye çalışılmıştır. Vidin önüne gelen Osmanlı ordusu yapılan mücadele sonucu Lazarethane ve Muhadiye kasabalarını ele geçirmişlerdir.

Avusturya cephesinde yapılan Şebeş savaşını az sayıda askeri olmasına karşın Osmanlı ordusu kazanabilmiş, bu savaş sırasında Avusturya imparatoru esir olma tehlikesi yaşamıştır. Az sayıda askerler bu savaşın kazanılmasının sebebi ise, Rus cephesinde yapılan savaşta Rusların Pirezen adasını aldıkları haberi ters çevirilerek yeniçerilere savaşı bizim kazandığımız şeklinde söylenmiş, zafer şenliği yapan Osmanlılara yardım kuvvet geldiğini düşünen Avusturya askerleri ise siperlerini bırakarak kaçmaya başlamışlardır.

Mevsimin kışa denk gelmesi üzerine daha fazla düşman ordusu üzerine gidilmemesi ve ordunun geri çekilmesi kararı alınmıştır. Kış karargahı olan Vidin’e gelinmiştir. Osmanlı ordusunun geri çekilme kararından sonra, Avusturya kuvvetleri saldırıya geçerek Muhadiye, Lazarethane, Aktabya ve Pançova taraflarını geri alarak ele geçirmişlerdir.

Avusturya cephesindeki bu başarısızlıklar ve Rus cephesinden de olumsuz haberlerin gelmesi üzerine ordu karargahının Rusçuk’a çekilmesi kararlaştırılmıştır.
Rusların ordu kumandanı Potemkin’in altında yaklaşık iki yüz elli bin kişilik bir kuvvet olmasına karşın, Osmanlı ordusu bu savaş için acele karar verdiğinden dolayı tamamen hazırlık yapılamamıştı. Boğdan taraflarının alınması için Avusturya kuvvetlerine yardım gönderilmesi üzerine birleşen düşman orduları,  Boğdan valisini çekilmeye mecbur bırakarak Yaş kasabası düşmanın eline geçmiştir.
Hem kara ordusu hem de donanması zayıf ve hazırlıksız olarak savaşa giren Osmanlı ordusunun elinden, Ruslar tarafından kuşatılan Özi kalesi Ocak 1789’da düşman eline geçmiştir.

Osmanlı Devleti’nin, Rusya ve Avusturya ile savaştığı dönemde 11 Temmuz 1789 tarihinde İsveç ile Osmanlı Devleti arasında Rusya’ya karşı ittifak anlaşması imzalanmıştır. İsveç ile yapılan ittifak sayesinde Rus donanmasının Akdeniz’e geçebilmesi önlenmiş ve Osmanlı Devleti Akdeniz’de emniyet içinde kalabilmiştir.

Osmanlı ordularının her iki cephede de yenilgiler alması Osmanlı Devleti ile Prusya’yı da ittifaka yöneltmiştir. Bunun sebebi Rusya ve Avusturya’nın hem ittifak içinde olmaları hem de topraklarını genişletmelerini kendisi için tehlikeli gören Prusya ile 1 Şubat 1790’da Osmanlı ile ittifak anlaşması imzalamıştır.

Özi kalesinin düşmesi üzerine bunun üzüntüsünden hastalanan I. Abdülhamit bir müddet sonra felç geçirmiş ve 7 Nisan 1789’da hayatını kaybetmiştir. Tahta III. Mustafa’nın oğlu III. Selim çıkarak padişah olmuştur. Yeni Padişah III. Selim yayınladığı ferman ile düşmandan intikam alınmadıkça kılıcını kınına girmeyeceğini açıklamıştır.

III. Selim’in padişah olmasından elli gün sonra sadrazam Yusuf Paşa’yı görevinden almış yerine, Kaptan-ı Derya Gazi Hasan Paşa getirilmiştir. Yeni sadrazama mutlak surette Özi Kalesi’nin geri alınması görevi verilmiştir. İstanbul’daki saray ve devlet adamları ordunun durumunu bilmediklerinden savaşa devam etme taraftar idiler. Padişah da savaşın kazanılması için ordusuna teşvik edici fermanlar yollamaktadır.

Osmanlı ordusunun hareket imkanı olmadığından dolayı askerlerini ve erzaklarını nakledecek hayvan yoktu ellerinde. Bu yüzden Ruslara karşı Fokşoni ve Boza savaşları kaybedilmiştir. Boza mağlubiyetinden sonra Rusya Akkerman kalesini de kuşatmış, askerin ve erzak eksiliği sebebiyle burasıda Rusya’nın eline geçmiştir.

Avusturya’lılar karşı bir harekâtla Şebeş, Muhadiye, Lazarethane’yi geri alıp Pançova’yı da kurtardıktan sonra esas hedafleri olan Belgrad üzerine yürümüşlerdir. Avusturya kumandanı Lode, Belgrad valisi Osman Paşa’ya kalenin teslim edilmesini bildirmiştir. Osman Paşa’nın bir müddet daha  kuşatmaya direnmesi gerekirken bunu yapmamış ve Belgrad yirmi günlük kuşatma sonucu düşmana teslim edilmiştir.

Her iki cephede de durumun giderek kötüleşmesi ve Akkerman, Fethülislam, Semendire ve Belgrad’ın birbiri ardına düşmeleri Osmanlı devlet adamlarında bir şakınlık yaratmış, ama ne yapılacağı konusunda bir karar verilememiştir.

Ruslar tarafından kuşatılan Bender kalesinin teslim edilmesi istenmiş, eğer kendi arzuları ile teslim ederlerse hiçbir zarar verilmeyeceği belirtilen bu ilan sonucu kale Ruslara teslim edilerek Bender kaleside Rusya’nın eline geçmiştir.

Prusya ile yapılan ittifak anlaşmasından önce Fransa’nın araya girmesiyle Rusya ve Avusturya Osmanlı Devleti ile ayrı ayrı anlaşmaya razı olmuşlarsa da kazanmış oldukları yerleri korumak istediklerinden bu girişim yarım kalmıştır.

Osmanlı Devleti’nin Prusya ile ittifakı bu iki devlet tarafından öğrenilerek, gene barış isteğinde bulunmuşlarsa da, Prusya elçisinin müdahalesi sonucu barış görüşmeleri yapılamamıştır.

Osmanlı Devletini, Prusya ile olan ittifakdan ayırmak ve barışa zorlamak amacıyla Bükreş’te bulunan Avusturya kumandanı Prens Koburg yirmi altı bin askeri ile Yergöğü’de bulunan Osmanlı kuvvetlerinin üzerine yürümüştür. Buranın teslimini istemiş ve bu isteği kabul edilmediğinden dolayı Yergöğü varoşunu yakıp kaleyi kuşatmıştır.

Bu kuşatma sırasında Ruscuk’tan Yergöğü’ye askeri yardım yapıldığı gibi düşman siperlerine ateş açıldığından Avusturya’lılar kaleyi ele geçiremiyorlardı. Yapılan mücadele sonucu Avusturya ordusu mağlup edilmiş ve top ve cephaneleri de elde edilmişti.

Avusturya İmparatoru Jozef öldüğü sırada Felemenk taraflarındaki isyan hareketi devam ettiği gibi Macaristan’da da karışılıklar başlamak üzere olduğundan Avusturya, elde etttiği yerler dolayısıyla Osmanlılar ile derhal barış imzalamak istiyordu.

Prusya kralının Fredrik Wilhem Osmanlı padişahı ile ittifak yaptıktan sonra 1790 Haziran ayında Rusya ve Avusturya sınırlarına asker sevk etmek suretiyle her iki devleti tehdit etmeye başladı. Bunun üzerine Avusturya ve Alman İmparatoru II. Leopold barışa yanaşarak aralarında anlaştılar.

Bu antlaşmada Osmanlı Devleti ile Avusturya arasındaki sınırın savaştan önceki haline getirileceği ve Osmanlı-Avusturya savaşına son vermek üzere barış yapılması kararı alındı. Avusturya derhal bir barış anlaşması yapılmasını kabul ettiğinden dolayı, Belgrad’da bulunan ordu komutanı Mareşal Lavdon, 10 Kasım 1789 tarihli bir mektup ile Belgrad defterdarı Ahmet Efendi aracılığı ile Serdar-ı Ekreme müracat ederek iki taraf arasında görüşmeler başlamıştı.

Bu durum Prusya ittifakının sonucunda olduğundan Osmanlı Devleti adına önemli bir kazançtı, çünkü 1789 Ocak ayındaki Rus-Avusturya’nın barış tekliflerinde Pasarofça antlaşmasını esas olarak ileri sürüp Küçük Efak kıtasınıda istiyorlardı.

Devam eden süreçte 18 Eylül 1790 tarihinde Prusya’nın önderliğinde Yergöğü’nde, dokuz aylık bir  ateşkes imzalandı. İmzalanan ateşkesin ardından 5 Aralık 1790 tarihinde günümüzdeki Bulgaristan’ın kuzeyindeki Ziştovi kasabasında barış görüşmeleri başladı. Sekiz ay süren çekişmeli görüşmeler, 4 Ağustos 1791 tarihinde sonuçlandı ve Osmanlı ile Avusturya temsilcileri Ziştovi Antlaşması’na imza attı. Antlaşma, iki devlet tarafından 12 Ağustos 1791 tarihinde onaylandı ve 23 Ağustos 1791 tarihinde Ziştovi’de mübadele edildi.

Ziştovi Antlaşmasının Maddeleri
Ziştovi antlaşması on dört madde ve bir son bölümden oluşmaktadır. Antlaşma elli sene zamanla 4 Ağustos 1791 tarihinde imzalanmıştır. Bu anlaşma gereğince Şubat 1788’de savaş ilan edilmeden önceki sınırlar aynı kalıyor, yani Avusturya’lılar işgal ettikleri Belgrad ile diğer yerleri aldıkları zamanki haliyle geri veriyorlardı. Sadece Tuna’nın sol sahilinde Banat kısmında bulunan Ursova ile Bosna eyaletinde Onna tarafındaki arazide Avusturyalılar lehine bir miktar sınır düzeltmesi yapılacaktı.

Anlaşma gereğince Hotin kalesi, Ruslarla anlaşma imzalanana kadar  Avusturyalılarda kalıp anlaşmadan sonra Osmanlılara terk edilecekti.
Ziştovi Anlaşması imzalandıktan sonra Osmanlı hükümeti tarafından padişahın mutemedi olan Ebu Bekir Ratıp Efendi büyük elçi olarak Viyana’ya gönderilmiştir. Antlaşmanın önemli maddeleri şunlardır;

  1. Avusturya başta Belgrad olmak üzere savaş sırasında işgal ettiği yerleri boşaltacak ve Osmanlı Devleti’ne teslim edecektir.
  2. Onna tarafındaki arazide Avusturyalılar lehine bir miktar sınır düzeltilmesi yapılacaktır.
  3. Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Krallığı arasındaki sınır hattı Dinyester Irmağı olacak şekilde belirlenecek.
  4. Osmanlı topraklarında bulunan Avusturyalı tüccarların ve ticaret gemilerinin güvenliği Osmanlı Devleti tarafından sağlanacak.
  5. Avusturya savaş boyunca Rusya’ya, Osmanlı Devleti aleyhine hiçbir şekilde yardım etmeyecek.
  6. Daha önce yapılmış olan antlaşmalara göre iki devlet arasındaki ticari anlaşmalar geçerliliğini sürdürecekti.
  7. Ruslarla bir anlaşma yapılana kadar Hotin Kalesi Avusturya’da kalacak anlaşmadan sonra Hotin kalesi Osmanlı Devleti’ne bırakılacaktı.
Ziştovi Antlaşmasının Sonuçları
Ziştovi Barış Anlaşmasının en önemli sonucu, Avusturya cephesinde yapılan Osmanlı- Avusturya savaşınının sona ermesidir. Ziştovi Anlaşması’nın imzalanması sonucu, Rusya cephede yalnız savaşmak zorunda kalmış ve sonunda Yaş Barış Anlaşmasını imzalamak durumunda kalmıştır.

Avusturya Krallığı ile imzalanan Ziştovi Barış Anlaşması’nın sonunda, Osmanlı Devleti ve Avusturya Devleti arasında bir daha savaş yaşanmamıştır. Avusturya Devleti üç buçuk sene devam eden bu savaştan beklediğini bulamamış, savaş döneminde uğradığı hasar ve zararı karşılamaktan uzak bazı küçük kazançlarla yetinmek zorunda kalmıştır.

Ticaretle ilgili olarak sağlanan hakların yenilenmesi ve desteklenmesi, şimdiye kadar pek benzeri görülmeyen bir uygulama olmak üzere bütün savaş esirlerinin serbest bırakılması, Avusturya topraklarına kaçıp yerleşmiş Osmanlı halkının haklarının korunması ve bunların kralın vatandaşları olarak tanınmaları, Katolik mezhebinin ve bu inançtaki Osmanlı uyruklarının korunması, Eski Hırsova ve Unna bölgesindeki toprak kazançları bu gereksiz savaşın yetersiz kazancını teşkil etmiştir.
Son Düzenleme: 29-10-2020 Saat 22:07, Düzenleyen: şenol.
İfadeleri İptal Et?
  

Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi