https://www.forumteams.com/2024-03-28T14:20:27ZMyBBJoker’s Grin]]>2023-12-30T19:29:30Z2023-12-30T19:29:30Zhttps://www.forumteams.com/konu-cennet-hurmasi-nasil-tuketilmemeli.htmlCennet Hurması Nasıl Tüketilmemeli?
Trabzon hurması olarak da bilinen cennet hurması, mevsiminde doğru tüketildiğinde sağlığa müthiş yararlar sağlıyor. Peki, yanlış tükettiğinizde olabilecekleri biliyor musunuz?
Havalar soğudu, turuncu güzellik tezgahlarda yerini aldı.
Cennet hurması, hem üreteni hem tüketeni mutlu ediyor.
Bu hurma çeşitli vitaminler (C vitamini gibi), mineraller (demir, fosfor, çinko gibi), lif ve antioksidanlar açısından zengindir. Bu nedenle, sağlığa çeşitli potansiyel faydaları olan bir besin kaynağı olarak değerlendirilir.
Kanseri dahi gerilettiği bilinen cennet hurması, lezzetiyle de beğeniliyor.
Olgunlaşmış hali tüketilen cennet hurması, bilinçsizce yenildiğinde sağlık sorunlarına davetiye çıkarabiliyor.
İşte tüketmemeniz gereken cennet hurması
Mideye zarar
Olgunlaşmamış Trabzon hurması yüksek şeker içeriğiyle sağlığı tehdit eder.
Trabzon hurmasının yanı sıra, domates ve portakal gibi asidik özelliğe sahip gıdaların aç karna tüketilmesi önerilmez. Bu durum, özellikle reflü ve gastrit gibi rahatsızlıkları olanlar için önemlidir.]]>falseSteLLase]]>2023-09-14T10:43:26Z2023-09-14T10:43:26Zhttps://www.forumteams.com/konu-kilo-vermeye-yardimci-besinler.html]]>falseşenol]]>2023-08-08T21:11:30Z2023-08-08T21:11:30Zhttps://www.forumteams.com/konu-egzama-belirtileri-ve-nedenleri.htmlEgzama Belirtileri ve Nedenleri
Belirtileri
Egzama ciltte iltihaplanmaya kadar varabilen bir cilt hastalığıdır. Kaşıntı, pullanma, ciltte aşırı kuruluk belirtileri arasındadır. Vücutta pek çok bölgede görülen egzamanın görüldüğü yerler arasında ayaklar da yer alır. Ayak egzaması hem reçeteli hem reçetesiz ilaçlarla tedavi edilebilmektedir. Egzama tamamen ortadan kalkan bir hastalık olmamasına rağmen belirtileri hafifletilebilir ve yavaşlatılabilir. İlaçlar ve bitkisel tedaviler düzenli kullanıldığında ayak egzamasının yatışmasına yardımcı olur. Ayaktaki egzamalı bölgeler kükürtlü sabunlarla yıkanmalı, özellikle egzamalı bölgeye kesinlikle kimyasal maddeler tem için öncelikle cildiye doktoruna gidilmelidir, iltihaplı bir egzama ise doktorunuz antibiyotik tedavisi uygulayacaktır. Kortizonlu kremler ise antibiyotik tedavisinin haricinde kullanılabilecek bir merhem tedavisidir.
Nedenleri
Ayakta oluşan egzamaya, vücuttan atılması gereken ancak atılamayan toksinler neden olmaktadır. Ayrıca toksine neden olan etkenler ortadan kaldırılmalı, kabız kalınmamalı, ayaklar havalandırılmalı, çoraplar sık sık değiştirilmeli, yünlü yerine pamuklu çoraplar tercih edilmeli, çorapların yıkanması kaynatılarak yapılmalıdır. Karaciğer toksinlerden arındırılmalı, ayaktaki egzamalı bölgenin düzenli olarak temizliği yapılmalıdır. Ayaktaki egzamalı bölge temizlendikten sonra nemlendirici kremler sürekli kullanılmalıdır. Ayaktaki egzamalı bölgeyi kaşımamak gereklidir. Hastalığın seviyesine göre ayaktaki yaralı bölgelerden akıntı şeklinde su gelebilir. Ayak temiz tutulursa ve çoraplar sık değiştirilirse enfeksiyon kapma riski azalır.
Egzama; kuruma, kaşıntı, pul pul dökülmeye neden olan bir cilt hastalığıdır. Ciltte iltihaplanmaya neden olur. Her yaştan insanın yakalanabileceği bir hastalıktır. Egzamanın en sık görüldüğü bölgelerden biri ayaklardır. Doktora muayene olup yazılan reçetelerin yanında evde uygulanabilecek yöntemlerle de oluşan kaşıntı ve kızarıklıklardan kurtulmak mümkündür. Ancak egzamanın kesin bir tedavisi yoktur. Kirli hava, sigara dumanı ve strese maruz kalındığında egzama etkileri yoğunlaşır. Bu etkileri azaltmak maksadıyla çeşitli yöntemler uygulanabilir.]]>falseSteLLase]]>2023-06-07T21:42:39Z2023-06-07T21:42:39Zhttps://www.forumteams.com/konu-vucuttaki-yaglari-parcaliyor-1-fincan-icen-zayifliyor.htmlFazla kilolarınızdan kurtulmak için mutlaka beslenmenize dikkat etmeniz ve düzenli olarak egzersiz yapmanız gerekiyor. Ancak diyet listenize ekleyeceğiniz bazı bitki çayları ile kilo verme sürecinizi hızlandırabilirsiniz.
Kilo vermek için vücudunuza uygun bir diyet programını uygulamanız gerekir. Ayrıca düzenli olarak egzersiz yaparak kalori harcamanız ve vücudunuzu sıkılaştırmanız önerilir.
Tüm bunların dışında diyet yaparken her gün içeceğiniz 1 fincan bitki çayı ile vücudunuzdaki yağları daha hızlı bir şekilde yakabilirsiniz.
Bitki çayları tek başına kilo verdirmez ancak diyet listesine ek olarak tüketilen bazı bitki çayları metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımını destekler.
TARÇIN ÇAYI
Tarçın çayı kan şekerini dengeleme konusunda çok etkilidir. Tarçın çayı bu özelliği ile gün içinde yaşanan tatlı krizlerini engeller.
Tarçın çayı tok tutucu özelliği sayesinde açlık krizlerinin de önüne geçer ve fazla kalori alımını engeller. Tarçın çayı sindirim sisteminin düzenli çalışmasına da yardımcı olur. Kabızlık ve şişkinliği önler.
ZENCEFİL ÇAYI Zencefil çayı vücutta biriken iltihabın atılmasını sağlar. Zencefil çayı, metabolizmayı harekete geçirir ve yağ yakımını destekler.
Zencefil çayı sindirim sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı olur. Bağırsak hareketlerini düzenler. Vücutta biriken ödem ve toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Her gün 1 fincan içen zencefil çayı kilo vermenizi destekler.
MATE ÇAYI Mate çayı vücut sıcaklığını yükselterek normalden daha fazla kalori yakılmasını sağlıyor. Her gün 1 fincan içilen mate çayı, tokluk hissini artırarak fazla kalori alımını engelliyor.
Mate çayının içerisinde kafin oranı yüksektir. Bu özelliği ile de yağ yakımını destekler. Mate çayı ödemin atılmasında da yardımcı olur. Diyet listesine 1 fincan eklenmesi önerilir.
YEŞİL ÇAY Yeşil çay hem E hem de C vitamini kaynağıdır. Yeşil çay zayıflama süreçlerini kolaylaştırır ve sağlık için de çok faydalıdır.
Yeşil çay metabolizmayı çalıştırarak yağ yakımını destekler. Aynı zamanda cildi de güzelleştirir. Kafeinin sağlıklı versiyonu olarak da anılan yeşil çay, yağ yakımını hızlandırarak kilo vermeye yardımcı oluyor. Yeşil çayı diyet yaparken ara öğün olarak tüketebilirsiniz.]]>falseSoulfly]]>2023-04-09T08:40:57Z2023-04-09T08:40:57Zhttps://www.forumteams.com/konu-deride-kan-toplanmasi-neden-olur.htmlDeri altı kanaması kendini deri içinde kanama ile oluşan kırmızı ve mor renkte döküntüler şeklinde görülmektedir. İç kanamaya kadar sebep olabilen bu durum kişileri hayati tehlikeye kadar ilerleyebilir. Bu nedenle tedavisinin yapılması gerekir.
Deride Kan Toplanması Neden Olur?
Trombosit kanın doğru bir şekilde pıhtılaşmasını sağlayarak kan damarlarının bütünlüğünü korumaktadır. Trombosit sayılarının çok düşmesi ciltte kanamalara ve morluklara neden olabilir. Kişilerin yaşının ilerlemesi ile birlikte daha belirgin şekilde görülmektedir. Kan toplanması vücutta herhangi bir darbe alması sonucunda görülmektedir. Vücudun herhangi bir bölümünde görülebilen bu durum genellikle el ve ayaklarda görülür.
Deri altında kan toplanması bazı sebeplere bağlı olarak görülmektedir. Kan toplanması derma katmanına etki eden yaralanmalar ve alınan darbeler sonucunda görülmektedir. Derinin sıkışması, haşlanması veya yanması, kimyasal madde ve alerjen gibi nedenlerden dolayı kan toplanması meydana gelebilir.
Kan toplanmasında doku içerisinde kanama yüzeysel veya derin olabilmektedir. Yüzeysel kan toplanmalarında şişme, renkte değişim ve ağrı gibi durumlar görülür. Derin kan toplanmasında ise geç renk değişimi, şişme ve bölgesel ağılar görülür.
Deride Kan Toplanması Nasıl Geçer?
Deri altında görülen iç kanama sebep olduğu sağlık problemlerinin yanı sıra görüntü olarak da kişileri rahatsız etmektedir. Deri altı kan toplanması durumunda kişilerin yapması gereken bazı şeyler bulunmalıdır. Fakat ilk önce mutlaka bir doktora görülmesi ve tedavi sürecinin başlaması gerekmektedir.
Kan toplanması ile oluşan kabarcıkların patlatılması enfeksiyon riskine neden olabilmektedir. Eğer kan toplanan bölge soyulur ve içerisindeki sıvı akıtılırsa sıvı temizlenir ve ardından bu bölgeye sık sık anti bakteriyel sabun ile yıkanmalıdır. Kan toplanma bölgesi genellikle temiz tutulduğu taktirde kendisi geçebilmektedir. Kan toplanma durumunda şu tedaviler uygulanabilir:
- Elastiki bandaj uygulaması
- Yerel soğuk uygulama
- Bazen hematomun boşaltılması
- Antienflamatuar ilaçlar
- Geç devrede fizik tedavi
Deride Kan Toplanması İçin Ne Yapılmalıdır?
Kan toplanması genellikle evde tedavi edilebilen bir sağlık sorunu olsa da zaman zaman profesyonel bir yardım almak gerekmektedir. Kan birikmesi tırnak altındaki alanın %25'inden fazla ise mutlaka doktor başvurulması gerekir. Ayrıca şiddetli bir ağrı veya dokunulduğunda acı bir his var ise tehlikeli olabilmekte ve mutlaka hastaneye gidilmesi gerekir. Deride kan toplanması durumunda evde yapılması gereken bazı yöntemler de bulunmaktadır. Bu uygulamalar şunlardır:
- Kan toplanması oluşur oluşmaz hemen buz kompresi yapılmalıdır. Bu hem şişliği hem de acıyı azaltmaktadır. Bu uygulama deri altındaki kanamaları azaltmaktadır. Buz uygulaması yapılırken buzun doğrudan cilde direkt değdirmemeye dikkat etmek gerekir. Aksi halde cilt aşırı soğuktan yanabilir ve tahriş olabilir.
- Kan toplanmasını engellemenin diğer bir yolu da bölgesinin yüksekte tutulmasıdır. Kan toplanmasını engellemek için yaralanan veya darbe alan bölgenin yüksekte tutulması durumunda kan toplanması engellenebilir.
- Kan toplanması sonucunda yaralanan bölgenin enfeksiyon kapma ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle ellerin sürekli temiz tutulması ve eller yıkanmadan o bölgeye dokunulmaması gerekir.
- Aloe vera suyu şişliği ve ağrıyı önlemede etkilidir. Kan toplanmasından dolayı oluşan şişlikleri aza indirmek için bölgeye aleo vera suyu veya jeli uygulanmalıdır. Ayrıca aleo veranın diğer bir özelliği de anti enflamatuar olmasıdır. Yani o bölgenin enfeksiyon kapmasını önlemektedir.]]>falseMango]]>2023-04-05T18:21:43Z2023-04-05T18:21:43Zhttps://www.forumteams.com/konu-sirt-agrilari-ve-tedavisi.htmlSırt Ağrısı Nedir?
Sırt bölgesi, baş bölgesi altından başlayıp bele kadar uzanan ve omurganın iki yanında bulunan alanı kapsamaktadır. Bu bölgede derin ve yüzeyel kas grupları bulunmaktadır. Bu bölgedeki kaslarda meydana gelebilecek spazm, aşırı zorlanma ve inflamasyon, sırt ağrılarının en sık nedenlerini oluşturmaktadır. Sırt ağrıları sıkılıkla kas incinmesi gibi mekanik nedenlerden dolayı ortaya çıksa da kamburluk, sırt omurga fıtığı,kireçlenme(artroz),ankilozan spondilit,mikrobik omurga hastalıklarına (tüberküloz,bruselloz gibi) bağlı olarak da oluşabilir.
Ayrıca kalp, akciğer, safra kesesi, pankreas, mide ve oniki parmak barsağı ülserleri gibi organ ağrıları da yansıma yoluyla sırt ağrılarına neden olabilirler.
Sırt Ağrısının Nedenleri Nelerdir?
Özellikle masa başı çalışanlarda daha sık görülen sırt ağrısı, genellikle kötü duruş sonucu oluşmaktadır. Bunun dışında birçok duruş bozukluğunda da sırt ağrıları meydana gelebilir.
Kamburluk, yanlış oturma,uzun süreli yürüme,
Rahatsız bir zeminde uyumak,
Uzun süre eğilmek veya ayakta durmak,
Aşırı gerilim ve korku gibi pisişik nedenler,
Skolyoz vb. gibi omurga bozuklukları,
Osteoporoz gibi dejenaratif hastalıklar,
Fibromiyalji ,
Boyun fıtığı,
Egzersiz yapmama, uzun süre hareketsizlik, sedanter yaşam,
Sırt ağrısı genellikle kas sinir sistemi kökenli olsa da, gece uykudan uyandıracak kadar şiddetli ağrılarda, romatizma ve kalp hastalıkları, kürek kemiğine vuran ağrılarda ise kalp krizi gibi nedenler de düşünülmelidir.
Sırt Ağrısına Eşlik Eden Belirtiler Nelerdir?
Başlıca belirtisi ağrıdır. Ancak bazı durumlara dikkat edilmesi gerekebilir. Ağrıyla birlikte ağrıya eşlik eden gece terlemesi, kilo kaybı, ağrının seyrinde sürekli artma, ağrının bir aydan daha uzun sürmesi, ele kitle gelmesi vb. gibi belirtilerin gözlenmesi durumunda, ilgili dal doktorlarından konsültasyon istenmelidir.
Sırt Ağrısı Nasıl Teşhis Edilir?
Hastanın klinik hikayesi alınmalı, fizik ve nörolojik muayenesi yapılmalıdır. Bunların yanı sıra sistemik rahatsızlıkların ayırt edilebilmesi için bazı laboratuar testleri gerekli olabilir. Asıl şikayete yönelik olarak MR, düz röntgen filmleri gibi radyolojik yöntemler kullanılmalı, gerek olan hastalarda EMG yapılmalıdır.
Sırt Ağrıaında Tedavi Nasıl Olmalıdır?
Öncelikle sırt ağrısının nedeni belirlenmelidir. Bunun için yapılan testlerle ayırıcı tanıya gidilmeli neden kesinleştikten sonra da ona uygun tedavi programları planlanmalıdır. Şayet problem omurga ve kas gruplarından kaynaklanıyorsa;
Masa başı çalışanlarının risk altında olduğu unutulmamalıdır. Bilgisayar başında çalışılıyorsa ''ofis ergonomisi'' denen önlemler alınmalıdır. Sırtı yüksek, bel boşluğunu dolduran sandalyeler tercih edilmeli, bilgisayar ekranı göz hizasında olmalıdır. 1.5 – 2 saatte bir oturulan yerden kalkılmalı, aktif dinlenme denilen yürüme, baş boyun hareketleri gibi fiziksel aktiviteler yapılmalı,
Aşırı kilolardan kurtulmalı, stresten kaçınılmalı,
Spor ve egzersiz yapılmalıdır. Fizik kapasitenizin düşük olması sırt ve karın kaslarının zayıflamasına neden olacak ,bu durum da, kişiyi sırt ve bel ağrıları için en büyük aday haline getirecektir. Egzersizler haftada 3-4 gün ve düzenli olacak şekilde uygulanmalı,
Bilgisayar, tablet kullanırken duruşa dikkat edilmeli,
Ağır kaldırırken uyulması gereken kurallara uyulmalı,
Fizik tedavi uzmanına müracaat ederek egzersiz uygulaması için yardım istenmeli,
Ağrılı durumlarda ağrı kesici ve kas gevşeticiler kullanılmalı, gerek görüldüğünde ise ağrılı noktalara enjeksiyon yapılmalı,
İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda ise fizik tedavi, nöralterapi, masaj gibi yöntemlerde denenmelidir.
Hamilelikte sırt ağrısı genellikle 2. Trimesterdan itibaren başlamakta ve göbeğin büyüyerek, ağırlık merkezinin öne doğru kayması nedeniyle oluşmaktadır. İlerleyen dönemlerde hamilelerde bel ağrıları da meydana gelebilmektedir. Hamilelik döneminde özellikle duruş ve postür kurallarına uyulması koruyucu amaçlı faydalı olacaktır.]]>falseEngin]]>2023-02-15T08:10:51Z2023-02-15T08:10:51Zhttps://www.forumteams.com/konu-yurume-agrisi-nedir-nasil-tedavi-edilir.htmlHalk arasında yürüme ağrısı olarak adlandırılan, tıptaki adı kladikasyo olan bu sorun, genellikle baldır, kalça, uyluk ve bacak bölgesinde, yürüme sırasında hissedilen yoğun ağrılar şeklinde gerçekleşmektedir.
Yürüme ağrısı, en belirgin olarak yürüme sırasında başlamakta, bir süre dinlenilmesi halinde geçmekte, yokuş ya da merdiven çıkılması sırasında şiddetini arttırmaktadır. Yürüme ağrısı, temel olarak bir dolaşım sistemi problemi olmakla birlikte, hayati tehlike oluşturmamakta ancak kişinin hareket alanında kısıtlamalar oluşturabilmektedir.
Yürüme Ağrısı Nedir? Yürüme ağrısı yani kladikasyo, bacaklardaki atar damarların tıkanması halinde, özellikle kişinin yürüme, merdiven çıkma gibi hareketleri sırasında, yoğun ağrı hissi oluşturarak ortaya çıkan durumdur.
Bacak bölgesindeki damarlarda oluşan tıkanıklığın bir sonucu olarak ortaya çıkan yürüme ağrısı, tıkanıklığın gerçekleştiği bölgeye göre değişik şekillerde kendini göstermektedir. Bu doğrultuda, kasık bölgesinin yukarısındaki damarlarda meydana gelen tıkanıklığın bir sonucu olarak uyluk ve baldır çevresinde ortaya çıkan yürüme ağrısı, tıkanıklığın diz bölgesindeki atardamarlarda meydana gelmesiyle birlikte ayak bölgesinde gözlemlenmektedir. İliak ve aorta atardamarlarında tıkanıklık oluşması durumunda, yürüme ağrısı kalça bölgesinde ortaya çıkmaktadır.
Yürüme ağrısı, damarlarda tıkanıklığın meydana gelmesine bağlı olarak gelişen bir durum olması bakımından da anlaşılacağı üzere, bir dolaşım sistemi problemidir. Ortaya çıktığı andan itibaren hayati tehlike oluşturmayan yürüme ağrısı, zamanla kişinin hareket alanını kısıtlayarak, hayati tehlikeler oluşturabilecek başka durumlara sebep olabilmektedir.
Yürüme Ağrısının Belirtileri Nelerdir? Yürüme ağrısı ya da diğer adıyla intermittan kladikasyo, belirli bir mesafenin yürünmesi sonucu, genellikle baldır arka kısmında kramp tarzında oluşan bir ağrı ile kendini göstermekte ve yürüme yada hareket durdurulduğunda birkaç dakika içinde ortadan kalkmaktadır. Tipik özelliği her zaman aynı yürüyüş temposunda aynı mesafede ortaya çıkmasıdır. Yavaş yürüyüşte daha uzun mesafelerde gelirken, hızlı yürüyüşte yada bayır çıkarken daha kısa mesafelerde gelebilmektedir. Ağrı geldikten sonra kişi ağrıya rağmen biraz daha yürüyüp, daha sonrada ağrının şiddetin artması ile artık durmak zorunda kalmaktadır.
Yürüme ağrısının temel nedeni, dolaşım bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıkan damar tıkanıklıklarıdır. Ortaya çıkan ağrının diğer ağrılardan, özellikle ilk aşamalarda ayırt edilmesi oldukça zordur. Ancak, ilerleyen süreçlerde ağrısız yürüme mesafesinin düşmesi ve dinlenme ağrısı ortaya çıkması ile belirgin olarak kendini göstermektedir.
Dinlenme ağrısının başladığı ve yürüme mesafesinin azaldığı aşamada tedavi edilememesi durumunda, zamanla ciltte incelmeye sebep olarak, parmak-topuk bölgesinde yaralara ve ilerleyen süreçte ise kangren oluşumuna sebep olabilmektedir.
Yürüme Ağrısının Nedenleri Nelerdir? Yürüme ağrısı, temel olarak damar kireçlenmesi (ateroskleroz) sonucu ortaya çıkmaktadır. Özellikle, bacaklardaki damarlarda kireçlenme oluşumuna bağlı olarak, damar çapında ve kan akımında azalma meydana gelmektedir. Damar çapının ve dolayısıyla kan akımının azalmasıyla birlikte, beslenme bozukluğu ve ağrılar oluşmaktadır.
Yürüme ağrısının diğer nedenlerini şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Buerger hastalığı
Fibromuskuler displazi
Akut arter tıkanıklıklarının bir kısmı
Takayasu hastalığı
Popliteal entrapman sendromu
Yürüme Ağrısının Risk Faktörleri Nelerdir? Yürüme ağrısı bir dolaşım sistemi problemidir ve temel olarak dolaşım sistemine zarar veren ve damar kireçlenmesi oluşturan durumlar bu hastalık için risk faktörü oluşturmaktadır. Bunları yani ateroskleroz risk faktörlerini şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Genetik
Şişmanlık
Hiperhomosisteinemi
Sigara kullanımı
Hiperlipidemi yada kolesterol yüksekliği
Şeker hastalığı
Bozuk glikoz toleransı
Yürüme Ağrısının Tanısı Nasıl Yapılır? Yürüme ağrısının tanısında genel olarak, nabız değerlendirmesi ve bacağın fiziki muayenesi yeterli olmaktadır. Bununla beraber, Doppler ultrason görüntüleme ve basit bir el Dopper cihazı kullanılarak, ayak bileği/kol basınç indeksinin değerlendirilmesi tanıda önemli veriler sunmaktadır.
Yürüme ağrısı tanısında, yani damar tıkanıklığını belirlemede manyetik rezonans anjiografi, bilgisayarlı tomografi anjiografisi ve dijital anjiografi kullanılabilmektedir.
Yürüme Ağrısının Tedavisi Nasıl Yapılır?
Yürüme ağrısının tedavi planlaması, hastanın yaşı, fiziksel sağlığı ve oluşan damar tıkanıklığının geldiği boyut önemli bir etken oluşturmaktadır. Yürüme ağrısı ilk aşamalarda, ilaç, egzersiz ve çeşitli yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Çoğu kez ilk aşamada girişim yada ameliyat yapmadan yürüme ağrısı tedavi edilmeye çalışılır.
Yürüme ağrısının tedavisinde, bacaklarda yaralar ve damarlarda kireçlenmeye bağlı tıkanmalar bulunması durumunda yada ilaç tedavisi ve benzeri yöntemlerle yürüme mesafesindeki artış yetersiz kalıyorsa , damarların açılması için ameliyat ya da anjiyo gereklilik oluşturabilmektedir. Ağrısız yürüme mesafesi ileri derece azalmış ve hareket alanı oldukça azalmış olan hastalarda, olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması ve daha olumsuz durumların oluşmaması bakımından, damarlar başta balon, stent ve traşlama (aterektomi) gibi anjio ile yapılan tedaviler (endovasküler) ve ameliyatla tedavi edilebilmektedir.
Yürüme Ağrısında Ameliyatsız Tedavisi Mümkün mü? Yürüme ağrısı hastalığının tedavisinde, hastanın yaş ve sağlık durumuyla birlikte hastalığın gelmiş olduğu boyut değerlendirilerek uygun tedavi yöntemi belirlenebilmektedir. İlk aşamalardaki yürüme ağrısı hastalığı, dolaşım sisteminde oluşabilecek bozulmaların çeşitli yöntemlerle önlenmesini ve kontrol altına alınmasını mümkün kılmaktadır.
Yürüme ağrısının ilk aşamasında damar kireçlenmelerine neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması amacıyla uygulanabilecek yöntemleri şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Sigara tüketimine son verilmesi
Kolesterol probleminin kontrol altında tutulması
Yüksek kan basıncı sonucu ortaya çıkan problemlerin tedavisi
İdeal kilonun korunması
Şeker hastalığının kontrol altında tutulması
Egzersiz ve yürüyüş programları
Bu tür ameliyat yada girişimsiz tedavilerle hastaların yürüme mesafesi önemli oranda artar. Elde edilen artış bir çok hasta için tatmin edicidir ve genelde girişim gerekmez. Ancak tedavideki aksamalar ve özellikle egzersiz tedavisindeki kesintiler şikayetlerin tekrar oluşmasına yol açabilir. Bu nedenle yürüme ağrısı yada bacak damar hastalığının tedavisi hayat boyu ciddi bir kesinti olmadan sürdürülmelidir.
Ağaççileği ya da sultan böğürtleni olarak da bilinir. Çalı şeklinde, dikenli, kümeler halinde olan ve genellikle ağaçlık alanlarda kendiliğinde yetişen bir bitkidir. Bazı bahçelerde dikimi de yapılmaktadır. Duta benzeyen meyvesi kırmızı, etli, sulu ve güzel kokuludur. Meyvesi taze olarak yenilebileceği gibi kurutularak da kullanılır. Yaz başında çiçek açar; temmuz-ağustos aylarında meyvesi olgunlaşır ve toplanır.
Faydaları Şunlardır;
Vücuttaki toksin maddeleri dışarı atar, kanı temizler.
Vücuda dinçlik verir.
Ateş düşürücü etkisi nedeniyle ateşli hastalıklarda faydalıdır.
Romatizma, nıkris, kansızlık ve verem hastalıklarına karşı yararlıdır.
İdrar söktürücü özelliğiyle kabızlığı giderir.
Olgunlaşmış, taze Ahududu bol miktarda A vitamini barındırır ve çok faydalıdır.
Dokuları sıkılaştırıcı ve güçlendirici etkisi vardır.
Böbrek ve şeker hastalığı olanların taze olarak yemeleri tavsiye edilir.
]]>falseMango]]>2022-10-20T00:28:46Z2022-10-20T00:28:46Zhttps://www.forumteams.com/konu-uzmanlar-acikladi-sirt-agrisini-kisa-surede-gecirmenin-6-yolu.htmlBilimsel araştırmalar her 5 kişiden birinin sırt ağrısı problemi yaşadığını gösteriyor.
Özellikle masabaşı işte çalışanlar arasında sırt ağrısı oldukça yaygın görülen bir problemdir. Sırt ağrısı kronik olmadığı sürece çok fazla önemsenmez. Ancak bu ağrılar yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür. Örneğin spordan aldığınız verim düşebilir, normal rutinlerinizi engelleyebilir ya da işinizi etkileyebilir. Sırt ağrınız katlanamayacağınız düzeydeyse mutlaka bir uzmana görünmelisiniz. Fakat kabul edilebilir düzeydeyse bu ağrıları hafifletmenin bazı yolları bulunuyor. İşte sırt ağrısını hafifletmenize yardımcı olacak bazı ipuçları…
1. Ayak masajı yapın
Ayak masajının rahatlatıcı etkisini bilmeyen yoktur. Uzmanlara göre ayak masajı sırt ağrılarını da hafifletebilir. Ayakta omurgaya bağlı bir refleks alanı vardır. Bu nedenle masaj, ağrıları geçirmeye yardımcı olabilir.
2. Zerdeçallı süt için
Beslenme listenize iltihap önleyici besinler eklemek, vücudunuzdaki ağrıları azaltmanın kolay ve lezzetli bir yoludur. Antioksidan ve anti-artritik özellikleri ile bilinen zerdeçal, sırt ağrılarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Yarım çay bardağı zerdeçal tozunu bir bardak ılık sütle karıştırın. Bu karışımı gece yatmadan önce içerseniz uyku kaliteniz de yükselecektir.
3. Ilık bir duş alın
Gün sonunda ılık bir duş almak, stres atmanıza yardımcı olabilir. Ilık duş aynı zamanda sert kasların rahatlamasını sağlarken eklemlere giden kan akışını da uyarır. Aynı zamanda ılık suyla alınan duşun kas spazmlarını azalttığı da biliniyor. Sonuç olarak her gece uyumadan önce ılık bir duş alırsanız sırt ağrılarınızın hafiflediğini fark edebilirsiniz.
4. Uyku saatlerinizi düzenleyin
Dinlendirici bir gece uykusu, güne daha enerjik başlamanıza yardımcı olur. Kaliteli bir uyku, stresi azaltmanın yanı sıra vücudun kendini toparlamasını da sağlar. Çünkü uyku sırasında vücut dokuları iyileşir. Sık sık sırt ağrısı yaşıyorsanız günlük 7-8 saat uyumaya özen gösterin.
5. Kafeini azaltın
Sıcak bir fincan kahve olmadan güne başlamak çoğu kişi için oldukça zordur. Sırt ağrısı çekiyorsanız kafein alımını azaltmayı deneyebilirsiniz. Kafein kaslarda gerginliğe ve sırt ağrısına neden olabilir. Öte yandan çok fazla kahve içmek uykunuzu da etkileyebilir. Yeterince uyumamak ise vücut dokularınızın iyileşmesini geciktirebilir.
6. Yüksek topuklu ayakkabılar giymeyin
Biliyoruz, yüksek topuklu ayakkabılar mükemmel görünmenize yardımcı oluyor. Ancak bu ayakkabıları her gün giymek sırt ağrısına neden olabilir. Yüksek topuklular, vücudun ağırlık merkezini değiştirir. Bu da omurganıza baskı uygular ve sırt ağrısı çekmenize neden olur. Sırt ağrılarını hafifletmek için vücudun ağırlık merkezini değiştirmeyen ve ayağınızı destekleyen daha rahat ayakkabılar giymeyi tercih edin.]]>falseJoker’s Grin]]>2022-06-26T11:26:53Z2022-06-26T11:26:53Zhttps://www.forumteams.com/konu-tiroid-kanserinin-goz-gerisi-edilmemesi-gereken-6-belirtisi.htmlSon senelerda yeni tiroid kanseri olaylarının sayısında değerli bir artış yaşanıyor. Yeni olay sayısındaki artışın birden fazla daha yeterli tanıya bağlanıyor ve bu artışın birçok en yaygın tiroid kanseri çeşidi olan papiller karsinom sayısındaki artıştan kaynaklanıyor.
Papiller tiroid kanseri sağ kalım oranı yüzde 95’in üzerinde olan bir kanserdir. Öbür en yaygın tiroid kanseri cinsleri, epey makus prognoza sahip olan foliküler, medüller ve anaplastik kanserlerdir.
BAYANLARDA DAHA YAYGIN GÖRÜLÜYOR
Tiroid kanseri, bedenin başka bölgelerine yayılabilen olağandışı bir tiroid hücresi büyümesidir. Tiroid kanseri ses tellerinin altında bulunan kelebek biçimindeki bezi oluşturan tiroid hücrelerinin bir gen mutasyonu niçiniyle denetimsiz bir biçimde büyümeye başlamasıyla ortaya çıkar.
Uzmanlar tiroid kanserinin niye daha epeyce bayanı etkilediğini bilmiyorlar fakat bir teori var. Ergenliktilk evvel tiroid kanseri erkek ve kız çocuklarında eşit olarak ortaya çıkıyor ve ergenlikten daha sonra bayanlarda daha yaygın hale geliyor, bu yüzden bayan hormonlarıyla kontaklı olduğu düşünülüyor.
TİROİD KANSERİ TİPLERİ
Tiroid kanserinin yaygın cinsleri şunlardır:
Farklılaşmış Tiroid Kanseri
Ayrıyeten papiller, foliküler karsinom alt tiplerine ayrılır. Tiroid kanserlerinin yüzde 90’ından fazlasını oluşturur. Hormon üretimi ve salınımı üzere olağan tiroid fonksiyonlarından sorumlu olan tiroid hücrelerinde gelişir. Birden fazla farklılaşmış tiroid kanseri, bilhassa papiller tiroid kanseri ekseriyetle agresif değildir ve olağandışı tümörler değildir. Bu da hastalık seyrinin epeyce yeterli olduğu manasına gelir.
Medüller Tiroid Kanseri
Olağan tiroid hücrelerinden değil, ‘C hücreleri’ olarak isimlendirilen hücrelerden kaynaklanır. Bu hücreler, hayvanlarda kan sirkülasyonundaki kalsiyum ölçüsünü azaltmak için çalışan kalsitonin ismi verilen bir hormon üretir. İnsanlarda buna gereksinim yoktur. Medüller kanserli hastaların yaklaşık 1/4’ü genetik niçiniyle bu durumu yaşar.
Anaplastik Tiroid Kanseri
Tiroid kanserinin en ender ve en agresif formudur. Temel olarak yaşlılarda, erkeklerde bayanlardan daha sık görülür. Tiroid bezinde ani bir büyüme ve ağrılı bir hassasiyet olur.Tedavi talihi ne yazık ki şu an için düşüktür.
TİROİD KANSERİNİN 6 BELİRTİSİ
Tiroid kanseri olan birçok kişi hiç bir belirti geliştirmez ve tiroid kanseri daha epey başka muayeneler sırasında tespit edilir. Fakat, daha agresif ve ilerlemiş tiroid kanseri için dikkat edilmesi gereken işaretler vardır. Bu belirtiler epey azdır ve ortaya çıkarsa çabucak müdahale edilmesi gerekir.
Ses Değişikliği
Agresif tiroid kanserinin ortaya çıkardığı belirtilerden biri, sesi denetim eden hudut de dahil olmak üzere etraftaki yapıların tahrip olmasıdır. Bu hudut kanserden etkilenirse ses kısıklığına yahut seste değişikliklere niye olabilir.
Kan Tükürme
Tiroid bezi epey az durumlarda nitrojen ve yemek borusu ile alakalı olduğu için kan tükürme meydana gelebilir.
Yutma yahut Nefes Alma Zorluğu
Trake de dahil olmak üzere, tümör boyun ortasındaki yapılara baskı uygularsa, gelişmiş tiroid kanseri yutmayı yahut nefes almayı zorlaştırabilir.
Çok İshal
Bu belirti, bu kanser çeşidi tarafınca üretilen protein niçiniyle medüller tiroid kanserine hastır. Hastalar ishal için doktora masraflar ve kimi vakit gerçek sebebi bulmak aylar yahut yıllar alabilir. Medüller kanserden şikayetçi olanlar, haftada 10 ila 20 kere ishal yaşayabilir.
Boynun Tabanında Büyük Yumru
Bu belirti, kimi tabiplerin fizik muayene sırasında tiroid bezinde çoklukla ağrısız bir yumru hissederek kazara fark edecekleri şeydir.
Şişmiş Lenf Düğümleri
Tiroid üstündeki tümör büyüdükçe uzunluğundaki lenf düğümlerinin şişmesine de niye olabilir. Lenf bezlerinin soğuk algınlığı üzere niçinlerle de şiştiğini unutmamalısınız, bu niçinle tiroid kanseri teşhisi nadiren bu belirtinin ardına gizlenir.]]>falseşenol]]>2022-05-26T21:39:45Z2022-05-26T21:39:45Zhttps://www.forumteams.com/konu-puren-bali-faydalari.htmlPüren Balı Faydaları
Üretildiği bölge: Akdeniz, Ege, Trakya ve Karadeniz bölgeleri
Çiçekleri arılar için zengin bir nektar ve polen kaynağı olan püren, ilkbahar ve sonbaharda çiçeklenen türlere sahiptir. Püren balı kendine özgü aromalı, hafif acımtırak, oldukça kıvamlı ve değerlidir. Arıların bir maki türü olan püren bitkisinin çiçeklerinden topladığı öz, bala vişne suyu tadı katar. Böylece değişik ve hoş bir tat meydana gelir. Anzer balından sonra en değerli ve üretimi az olan bir bal türüdür.
Faydaları:
Karaciğer yağlanması ve idrar yolları rahatsızlıklarıyla mücadelede tavsiye edilir. Yüksek enerji veren bir özelliktedir. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin (KTÜ) yaptığı araştırmaya göre Ege bölgesine özgü püren balı ve arı ürünleri yanıklar, enfekte ve cerrahi yaralar ile ülserler gibi çeşitli hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde faydalıdır.
Medicana International İstanbul Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Karabulut, "Besinler ağızda ne kadar iyi çiğnenirse sindirim sistemini o kadar az yorar. İyi çiğnemek, sindirim hastalıklarından korur" dedi.
Medicana International İstanbul Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Laika Karabulut, 'Besinler ağızda ne kadar iyi çiğnenirse sindirim sistemini o kadar az yorar. İyi çiğnemek, sindirim hastalıklarından korur.' ifadelerini kullandı.
Karabulut, sindirim rahatsızlıklarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, yenilen gıdaların çiğneyip yutulduğu andan başlayan sürece 'sindirim' denildiğini aktardı.
Gıdaların parçalanması, en küçük elementlere bölünmesi, arda kalanların makat yoluyla dışarı çıkarılmasına kadar geçen sürecin sindirim olduğunu belirten Karabulut, alınan gıdaların faydalarını toparlayarak enzimatik olaylardan sonra, gıdaların parçalanmasının ardından kalanların çıkarıldığı anda o öğünün sindiriminin bittiğini bildirdi.
Karabulut, 'Sindirim rahatsızlıkları deyince, ağızdan başlayan ve makata kadar devam eden bu büyük sistem yaklaşık 6-7 metredir. Sistemin büyüklüğünü düşünürseniz, her organın kendi hastalıklarına dair rahatsızlıklar olabiliyor. Düzgün beslenmemek ana nedenlerden biri... Öğünlere ve yediğimiz gıdaların özelliklerine dikkat etmemiz gerekiyor.' ifadelerini kullandı.
- 'En az 20 kere çiğnemeyi alışkanlık haline getirmeliyiz'
Midenin, en sık karşılaştıkları sorun olduğunu belirten Karabulut, 'Midenin yaptığı iş çok önemli. Farkına varmadan midemize saygısız davranıyoruz. İyi çiğnemiyoruz. Sağlıklı bir insan karbonhidratını, proteinini ve yağını dengeli almak zorunda. Bu gıdaların mide içerisinde öğütülüp atılma süreleri de farklı. Mide aynı zamanda strese karşı kramp tarzında cevaplar verebilme özelliğine sahip. Besinler çok iyi çiğnenmeli.' değerlendirmesinde bulundu.
Karabulut, iyi çiğnemenin sindirim hastalıklarından koruduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
'İyi çiğnemek fazla iştahı kontrol altına alır. Besinler ağızda ne kadar iyi çiğnenirse sindirim sistemini o kadar az yorar. İyi çiğnemek, sindirim hastalıklarından korur. Özellikle ülser ve reflü hastalığı olanlar besini daha fazla çiğnemeli. Bu durum kabızlık, şişkinlik ve gaz problemlerinde de azalmaya neden olacaktır. Çalışan insan hızlı yiyerek zaman kazandığını düşünür ama diğer yandan iyi çiğnenmemiş besinlerin emilimi daha zor olacağından besinsel ihtiyaçlarını karşılayamaz. Bu da enerji ve verimliliğinizi düşürür. Muhakkak yemek yemeye ve yerken de en az 20 kere çiğnemeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.'
Laika Karabulut, bu rahatsızlıkların kesin tedavisinin olduğunu da belirtti.]]>falsederindenizcolak]]>2021-11-24T11:07:00Z2021-11-24T11:07:00Zhttps://www.forumteams.com/konu-cildim-cok-kotu-halde-ne-yapmaliyim.htmlfalseBegonviL]]>2021-11-19T21:08:38Z2021-11-19T21:08:38Zhttps://www.forumteams.com/konu-radyasyon-insan-dokusunu-nasil-etkiler.html
Kanser ve kalıtsal mutasyonlara ‘stokastik (olasılıksal) etki’ denir. Bu etki bir olasılık olarak ifade edilir ve bahsedilen olasılık maruz kalınan doza bağlıdır. Yani daha yüksek doza maruz kalmak daha yüksek kanser veya mutasyon oluşma olasılığı anlamına gelir. Kanser riski radyasyona maruz kalınan yaşla da ilişkilidir. Çocuk yaşta maruz kalınan radyasyonun neden olduğu kanser riski, aynı doza maruz kalan yetişkinler için ortaya çıkan riskten çok daha fazladır.
Deterministik etki için gerekli eşik değerinin altındaki dozlar hücre hasarına sebep olabilir fakat bu durum vücuda zarar vermeyebilir; etkiler doğaları gereği stokastik yani olasılıksaldır; bu durumda hücre hasarı oluşması belirlenebilir.
Bazı epidemiyolojik bulgular (özellikle atom bombaları sonrası hayatta kalanlarla ilgili çalışmalar) birçok kanser tipi için, riskin dozla neredeyse doğrusal arttığını göstermektedir. 100 mSv'den küçük dozlarda hücre hasarı riski belirlenmiştir. 50-100 mSv aralığında kullanılabilir risk değerlendirmeleri bulunmaktadır. Hücre hasarının olasılıksal doğası gereği aynı doza maruz kalan kişilerin tamamı kanser olmaz.
Cenin ve çocukların radyasyon hassasiyeti yetişkinlere nazaran daha azdır. Cenin tarafından alınan 100-500 mSv miktarındaki doz gelişme sorunlarına ya da düşük zekaya sebep olabilir.
Epidemiyolojik araştırmalar 100 mSv'in altında olan dozların istatistiksel önem taşıyan etkileri olup olmadığını belirleyememiştir. Bu belirsizlik nedeniyle, sağlık standartları oluşturulurken, tedbirli davranmak adına, risk ve doz arasındaki oranın düşük dozlar için yüksek dozlarla benzer şekilde değiştiği varsayılmıştır. Buna ‘lineer (doğrusal) hipotez’ denir ve bu hipotez radyasyondan korunma standartlarını oluşturmada kullanılır.]]>false