James Hilton, 1900 yılında İngiltere’de Leigh’de doğdu ve Cambridge’te okudu. Yirminin üzerinde kitabın yazarı olan Hilton , “Unutulan Yıllar” adlı eserinde Charles Rainier’in başından geçenleri anlatmaktadır.
1917 yılında şarapnel parçası sonucunda hafızasını kaybeden Charles Rainier sadece hafızasını kaybetmekle kalmayıp konuşmasında da sıkıntılar olmuştur. Belki geçmişi hatırlayabilse onu geleceğe götürecektir; fakat o gelecek ki bir yönden geçmiştir. Bu yüzden de insan kaybolmuş bir zamanı telafi edebilir, fakat ona dönemez. Eğer hepimiz geçmişe dönebilsek dünya ne kadar değişirdi ?
“Emin olduğumuz bir şey varsa, o da insanların sürekli son defa görüldükleri gibi hatırlanmalarıdır.”
Güneş, gökyüzüne dağılmış pamuk gibi bulutların arasında bulduğu boşluklardan süzülüp son ışıklarıyla günüuğurluyor gibiydi. İri bir portakal gibi yavaş yavaş denizden batmaya başlayınca sahile doğru genişleyen ışıltılı,parlak bir yol çizdi. Sahildekilere vuran son ışıklar, terkettiği gökyüzünü kızıla boyadı, evlerin açık pencerelerinden girerek duvarlara kahverengimsi parlak bir cila çekti.Birazdan doğacak ay, geceye fener olmak için sırasınıbeklerken ona: “Bat artık, ben doğacağım.” diyordu.
(Tanıtım Bülteninden)]]>falseSoulfly]]>2022-09-04T17:31:02Z2022-09-04T17:31:02Zhttps://www.forumteams.com/konu-oyle-gecer-ki-zaman-teoman-durali.htmlÖyle Geçer ki Zaman | Teoman Duralı
Öyle Geçer ki Zaman, felsefe profesörü Teoman Duralı’nın, bugüne dek gezip gördüğü yerler, okuyup araştırdığı konular üzerinden bir hakikat arayıcısının izlerini sürüyor. Anılarındaki capcanlı ayrıntılar, sarih ve berrak bir zihin örneği sergiliyor.
Zonguldak’ta geçen çocukluk yıllarından dayısı ile ettikleri muhabbetlere, hiçbir zaman sevemediği okul yıllarından dile olan merakına, Norveç’te kaptanlık hayalinden Kapalıçarşı’da geçen çalışma faslına kadar birçok hikâye ve olay... Duralı’nın kendine özgü üslubuyla Türk siyasetine damgasını vurmuş siyasetçilerle ilgili tespitler ve akademik ortama dair değiniler...
Teoman Duralı Kitabı okuyucusunu, bir filozofun yerel ve evrensel dünyanın kültür atlasındaki devriâlemine ortak ediyor.
Batman iline bağlı Sasun ilçesinin Tekevler (Gundenü) köyü doğup büyüdüğüm eski bir Ermeni yerleşim yeriydi. 1990'lar sonrası Siirt Eğitim Fakültesi'nde okurken, Muş iline bağlı Sere Golle'de yaşayan 96 yaşındaki Ermeni Süleyman ile tanıştım. Onun anlatımları beni son derece etkileyerek bu romanı yazmamda etkili oldu. Süleyman Ermeni Leylan'ın oğluydu…
Bu romanda Ermeni halkının; en önemlisi de kadın ve çocukların yaşadıkları büyük dramı kaleme alıp, unutulmaması için gelecek kuşaklara aktarmak istedim. Bu roman belli oranda belgelere dayanarak gerçek olay ve olguları işliyor…
Ceviz ağacının onlar için iki anlamı vardı:
Birinci anlamı uğursuzluktu; ceviz ağacında bir nevi çekim gücü olduğunu,insanların suretlerinin bu ağacın kabuğuna sindiğini ve bunun da sonunun kaçınılmaz olarak ölüm olduğuydu.
Diğer bir anlamıysa onları besleyen, gölgesiyle onları kavurucu güneşten koruyan, onları bir araya getirip aralarında dayanışmayı geliştiren; en önemlisi de geçmiş anılarının ve düşlerinin canlı tanığıydı ceviz ağacı.
“Sen…” dedi kekeleyerek, “sen… deli misin?”
Süreyya buruk bir şekilde gülümsemiş, birden gamzeleri ortaya çıkıvermişti.
“Değilim,” dedi düşünceli bir sesle, “inan bana deli değilim! Ama şükürler olsun ki sana âşığım. İçimde fokurdayıp duran bir sen varsın. Sadece içimdeki senin bu telaşına engel olamıyorum. Karşında durmuş böyle saçmalıyorum.”
Güzide kalakalmıştı. İlk defa hazırcevaplığı bir işe yaramıyordu. Titrek bir sesle, “Bu yaptığın,” dedi, “iş mi senin? Böyle bir zamanda birine âşık mı olunur?”
Süreyya bu sefer tatlı tatlı gülümsedi.
“Ne yapayım? Savaş çıktı diye bu hikâyem yarım mı kalsın?”
Güzide birden öyle savruldu ki… O savrulmanın etkisiyle arkasını dönüp oradan hızla uzaklaşırken, “Nerden biliyorsun?” diye söylendi. “Belki de yarım kalan hikâyeler güzeldir…”
Daha Balkan Harbi’nin yaralarını saramadan yeni bir savaşın ortasında kalan Osmanlı’da, halkı yine fedakârlıklar beklemekteydi. İstanbul Sultanîsi talebelerinden Yusuf, Süreyya ve Feyzi ilk aşklarını henüz yaşarken vuslatın sancısı gelip yerleşti yüreklerine. Onlar için artık vuslat demek savaşın bitmesi ve vatanın kurtulması demekti.
İçlerinde kopan fırtınalara rağmen umutla gittiler cepheye… Aşklarına kavuşmak, yarım kalan hikâyelerden olmamak için…
İncir Kuşları ve Meyra’nın yazarı Sinan Akyüz’den Çanakkale Savaşı’nı ve gerçek kahramanlarını anlatan heyecan dolu yeni bir roman…
(Tanıtım Bülteninden)]]>falseuzman]]>2022-06-26T18:16:33Z2022-06-26T18:16:33Zhttps://www.forumteams.com/konu-kitap-nasil-yazilir-ve-nasil-yayinlatilir.htmlKitap Nasıl Yazılır ve Nasıl Yayınlatılır?
Kitap yazacak olan kişinin öncelikle yazma konusunda yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Bunun temel kuralıda çok okumaktan geçmektedir. Bir insan ne kadar çok kitap okursa o kadar düzgün konuşur ve en az o kadar düzgün yazabilmektedir. Yazdığımız kitabı yayınlatmak için öncelikle kitabın bitmiş olması, dipnotlarının ve kaynaklarının belirlenerek yayınevine ulaştırmak gerekir. Bunu direk elden yada yayınevinin web adresinden gerçekleştirebiliriz.
Kitap sahibi ve yayınevinin arasında klasik sözleşmeler vardır. Bu sözleşmeler yayınevinin hukuk bürosuna hazırlattığı sözleşmelerdir. Bu sözleşmede dağıtım ve yayın hakkını yayınevine verdiğinizin kanıtıdır. Her sözleşme yapılan kitap hemen basıma gitmeyebilir. Çünkü zaman doğru olmayabilir yada sıra olamayabilir.Öncelikle kitap yayın kurulundan onaylanmalıdır. Daha sonraki süreçte yazar ve yayınevi arasında anlaşma olmalı, hangi zamanın uygun olduğu ortak kararla belirlenmelidir.
Yayınevleri, yayınlayacağı kitapları yayınevinin bakış açısına göre değerlendirir. Hangi konularda öne çıkmak istediği önemlidir. Örneğin din kitapları yayınlayan bir yayınevi kişisel gelişim kitabını kabul etmez. Tabiki de geniş bakış açısı olan yayınevleride vardır. Bunlar tek bir konuda yoğunlaşmazlar. Bunun için kitabınızı hangi yayınevine vereceğinizi düşünürken, yayınevinin bakış açısını, izlediği yolu öğrenmek gerekir. Bu da yayınlamış olduğu kitaplardan belli olacaktır.
Kitabın basım ve dağıtım masraflarını yayınevi karşılamaktadır. Bazı yayınevlerinde ise basım parası yazardan, dağıtım ve pazarlama masrafları yayınevinden karşılanabilir. Kimi kitaplarda ise sponsor bulunarak bu masraflar sponsor tarafından karşılanabilmektedir. Bu durum yayınevine bağlıdır. Kitabınızı yayınlatmadan önce iyi bir yayınevi bulmalı, ortak karar vermeli ve doğru zamanı belirlemelisiniz.
Kitap bilgi birikiminin vazgeçilmez bir parçası olup, insan gelişimine en çok katkı sağlayan araçtır. Geçmişte bir çok büyüklerimiz başarılarının bir çoğunu kitap okuma sayesinde kazanmışlardır. Osmanlı devletinin birçok hükümdarları kitap okuma sayesinde çoklu zeka alışkanlığı kazanmış olup, pratik zekaları sayesinde bir çok başarıya ulaşmışlardır. Maalesef günümüzde kitap okuma artık o kadar göz önünde olmamakla birlikte, insanların çoğu bilgi gereksenimine ihtiyaç duymamaktadır. Bu en büyük sebeplerinden biri gelişen teknolojinin yanlış kullanılması sonucu oluşan hantallıktır. Yani Türkiye açısından, bir çok gencimiz televizyon ve oyun bağımlısı haline gelip, bilgiye eksik kalmışlardır. Gelişmiş toplumların çoğu kitap okuma alışkanlığı sayesinde bugünkü konumlarını elde etmişlerdir.
Günümüzde bir çok insana kitap okumayı sorsanız, size zaman kaybından bahsetmektedir. Nedenini ise, gelişen teknoloji sayesinde biz her türlü bilgiye ulaşırız bahnesi vardır. Evet bilgiye günümüz teknolojisi ile hemen ulaşmaktayız. Fakat çoğumuz bu kolaylıktan kayanaklı mıdır nedir, tek bir cümle ile konuyu algılamaya ve anlamaya yönelmiştir. Bu ise okuma alışkanlığımızın günden güne köreldiğini kanıtlamaktadır.
Teknoloji gelişsede bizim okuma alışkanlığımız ömür boyu devam etmeli. Okuyan bir beyinin algılama ve anlama oranı, hiç kitap okumayan bir insana göre %60 daha fazladır. Okuyan beyin üreten beyin olup, insanı hantalıktan kurtaran tek ilaçtır.
Kitap okuma beyinin iki lobu arasında bağlantıyı kurar, ve beyinin gelişimine yüksek oranda katkı sağlar. Okuyan insanın düşüncesi ve konuşması çok farklı olup, toplumda kabul görülür bir kişiliğe sahip olur. Toplumda kabul görülür bir kişiliğe sahip olmak, kendini daha iyi bir şekilde ifade etmek, ve kendi düşüncelerini insanlara çok güzel bir şekilde ifade ederek kabul ettirmek olarak düşünebilirisniz. Çünkü kitap okuyan kişinin kendine olan güveni oldukça fazladır.
Kitap okuma beyini güçlendirmekle birlikte, anlama ve algılamayı kuvvtlendirir. Böylece okul ve iş hayatında yüksek oranda başarı sağlanmış olunur.
Günümüzde kitap okumayı etkileyen en önemli nedenler;
- Televizyonun varlığı kitap okumayı engeller, çünkü kitap okumak izlemeye göre daha zordur ve bu ise insanı kitap okumaktan soğutan en büyük nedenlerden birtanesidir.
- Özellikle çocukların oyun merakı (pc başında saatlerce harcanan zaman).
- Anne babaların çocuklarını okuma alışkanlığı kazandırmaması ki bunu bazı anne babalar, zaman kaybı olarak değerlendirilmesi.
- Bilginin kolay ulaşılır hale gelmesi.
Kitap okuma kesinlikle bir zaman kaybı olmayıp, okumakla insanların hayatlarında önemli ölçüde artış göstermektedir.
Kitap okumanın yaraları;
- Kitap okuma insanın düşüncelerini olgunlaştırır.
- Hayatta başarıya ulaştıran tek anahtardır.
- Kitap okuyan insanın konsantrasyon gücü oldukça fazladır.
- Kitap okuyan insan, algısı oldukça fazladır, bu ise okul ve iş hayatında oldukça büyük başarılara götürür.
- Kitap okuma insanın hayatını düzene sokarak, insanı büyük hantalıktan kurtarır.
- Kitap okuyan insan kültürlüdür. Ve nerede ne konuşacağını bilen ilinçli bir insandır.
- Kitap okuyan insanın bilgi dağarcığı fazladır ve böylece akıcı bir şekilde konuşma olanağı sağlamaktadır.
- Kitap okuyan insan hızlı düşünür.
- Okumak insanı yormaz, bilakis rahatlatma özelliğine sahiptir.
- Hayal gücünü güçlendirir ve yaratıcılığı artırır.
- Kitap okumak hayatımızı güzelleştirir ve insanlarla iletişimi artırır.
Kitap okumanın sayısız yararı vardır. Toplumumuzun bilinçli ve zeki gençlere ihtiyacı var. Lütfen çocuklarımızı okumaya karşı teşvik edelim. Hz Ali okumaya çok önem vermiştir ve bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum cümlesi ile bunu desteklemiştir. Allah (c.c) ün Peygamberimize ilk oku emrini vermiştir. Fatih Sultan Mehmet, İstanbulu Fethettiğinde, büyük bir kütüphaneyide yanında götürmüştür.
Bizler Fatih Sultan mehmetin Mustafa Kemal Atatürk'ün torunlarıyız. Bize boş boş oturmak YAKIŞMAZ.
Yazar: Meltem YILDIRIM]]>falseLimon]]>2021-12-21T10:01:27Z2021-12-21T10:01:27Zhttps://www.forumteams.com/konu-renklerden-moru-alice-walker.htmlRenklerden Moru | Alice Walker
Alice Walker’ın ana karakter Celie’nin Tanrı’ya yazdığı mektuplar şeklinde kaleme aldığı romanı Renklerden Moru, babası tarafından defalarca şiddete maruz kalan, tecavüze uğrayan ve iki kez hamile kalan 14 yaşındaki genç bir kızın dönüşüm hikayesidir.
Renklerden Moru’nda güçlü kadın profilleri ve kadınların seslerinin toplumda korunmasının önemini vurgulayan yazar Alice Walker, sözlü olarak güçsüz bir kız olan Celie’nin zalim ve ırkçı bir erkek egemen toplumla savaşırken aynı zamanda kendi benlik duygusunu keşfetmesinin ve sonunda tamamen özerk bir kadın olma kapasitesini anlamasının romanıdır.
New York Times Çok Satan yazarlardan biri olan Jodi Picoult, çatışan ihtiyaçlar ve insan zayıflığına karşı zafer kazanan tutkulu bir aşk tarafından parçalanan bir ailenin duygusal hikayesini anlatıyor.
Çocukluğundan beri lösemi ile mücadele eden Kate ile tam doku uyumu olması için laboratuvar ortamında genleri özel olarak seçilen özel üretim bir çocuk olan Anna, ablası Kate’e ilik verebilmek için dünyaya getirilmişti ve Anna bu durumu şu ana kadar hiç sorgulamamıştı. Ergenlik çağına girmesiyle birlikte kendi kimliğini sorgulamaya başlayan Anna, ablası için ölümcül sonuçlar doğurabilecek bir karar alır. Yürekleri dağlayan ve kışkırtıcı tartışmalara sebep olan cesur konusu ile Kız Kardeşim İçin, okura düşündürücü bir ahlak öyküsü sunuyor.
Ayşenur Yetiştiren]]>falseSoulfly]]>2021-11-06T09:00:47Z2021-11-06T09:00:47Zhttps://www.forumteams.com/konu-sato-%E2%80%93-franz-kafka-alman-edebiyati.htmlŞato – Franz Kafka | Alman Edebiyatı
Franz Kafka, 1883 yılında günümüzde Çek Cumhuriyeti’nin başkenti olan Prag’da doğdu. Fakat Kafka’nın doğduğu zamanda Prag, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir parçasıydı ve Kafka, eserlerini Almanca yazmaktaydı. O yüzden 20’nci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan Franz Kafka, ayrıca Alman edebiyatı için de çok etkili isimlerden birisi olarak kabul edilmektedir.
Kafka tarafından 1922’de yarım bırakılan ve ölümünden iki yıl sonra 1926’ya kadar yayımlanmayan Şato, K.’nin Şato’ya girmek için esrarengiz bir otoriteye karşı verdiği amansız, yararsız mücadelenin akıldan çıkmayan öyküsüdür.
Ayşenur Yetiştiren]]>falseSoulfly]]>2021-11-06T08:59:04Z2021-11-06T08:59:04Zhttps://www.forumteams.com/konu-buyulu-dag-%E2%80%93-thomas-mann-alman-edebiyati.htmlBüyülü Dağ – Thomas Mann | Alman Edebiyatı
Yirminci yüzyıl Alman edebiyatının en başarılı eserlerinden biri kabul edilen Büyülü Dağ, Thomas Mann’ın 1924 yılında yayınlanan romanıdır.
Thomas Mann Büyülü Dağ’da, 1914’ten önceki yıllarda kendi ölümcül mantıksızlığının ilk belirtilerini çoktan sergilemeye başlayan Avrupa için bir küçük evren yaratır ve İsviçre Alpleri’nde yalnızca hastalığa adanmış bir topluluk olan bir sanatoryumu kullanır.
Hamburg’lu genç gemi mühendisi Hans Castorp, üç haftalığına kuzenini ziyarete gittiği bir İsviçre sanatoryumunda, kendisinin de tedaviye ihtiyacı olduğunu öğrenerek yedi yıl kalır. Bu süre içinde doktorlar ve hastalar dünyasını, Batı felsefesinin iki kutbunu, platonik bir aşk serüveninin sarhoşluğu içinde yaşayarak tanır. Sanatoryumda kaldığı süre içinde hastalık ve ölüm gibi deneyimlerin ötesinde hayatın mucizesini kavrayan Castorp’un yalın ruhu bir değişim geçirir.]]>falseuzman]]>2021-10-27T18:58:59Z2021-10-27T18:58:59Zhttps://www.forumteams.com/konu-nicole-jordan-sehvetin-esiri.htmlNicole Jordan - Şehvetin Esiri
Annesinin son nefesini verene dek nasıl bir aşk acısı çektiğini bilen Raven Kendrick, kalbini asla birine vermeyeceğine dair ant içer. Fakat adı bir skandala karıştığında, Londra'nın kötü şöhretli kumarhane sahibinden bir evlilik teklifi alır ve bu teklifi kabul etmek zorunda kalır. Esrarengiz kurtarıcısıyla yakınlaşması ise genç kızın sadece en vahşi fantezilerinde tattığı ihtirasla yüzleşmesine ve bu hisle mücadele etmesine sebep olur.
Kell Lasseter kardeşinin neredeyse hayatını mahvettiği masum bir genç kızı korumak adına özgürlüğünden vazgeçer. Yarı İrlandalı olması ve karanlık geçmişi yüzünden küçümsenen Kell diğer sosyete güzellerinden epeyce farklı olan bu büyüleyici hırçın kızdan etkilenmeden edemez. Ancak kardeşine bağlılığı ve inatçı gelini arasında kalan genç adamın gerçek aşka erişebilmek için öncelikle bir şekilde Raven'ın kalbini kazanması gerekmektedir.
"Elinizden bırakamayacağınız ihtiras ve duygu yüklü bir aşk hikâyesi"
-Romantic Times-
"O kadar ateşli bir kitap ki sayfaları çevirirken parmaklarınız yanacak."
-Rendezvous-]]>falseuzman]]>2021-10-09T11:45:27Z2021-10-09T11:45:27Zhttps://www.forumteams.com/konu-sabrina-jeffries-yatagimdaki-yabanci.htmlYATAĞIMDAKİ SERSERİ, Sabrina Jeffries
Büyükannesinin evlilik ültimatomu karşısında öfkelenen Lord Jarret Sharpe, oyun masasında hiç de aşina olmadığı bir rakip karşısında şansı
- ve de kalbi - üzerine bahse giriyor.
Anne babasının gizemli ölümü bir skandal haline gelen, kumarbazlığıyla ünlü Lord Jarret Sharpe ailenin bira fabrikasını yönetmeyi uysalca kabul eder, tabii bunun karşılığında büyükannesi bir yıl içerisinde evlenmesini şart koşmayacaktır. Ancak Annabel Lake, ona bir bahis önerdiğinde içindeki kumarbaz buna karşı koyamaz.
Annabel oyun masasında kazanırsa Lord Jarret, genç kızın ailesi tarafından kurulan ve batmakta olan bira fabrikasını kurtaracaktır. Jarret kazanırsa, Annabel onunla bir gece geçirecektir. Ne var ki meydana gelen bir dizi talihsiz olay bütün planları altüst eder..
Jarret girdikleri bahsin ardındaki asıl niyeti keşfettiğinde, bu defa bahsin sonunda Annabel''in bedenini değil kalbini de kazanmaya ant içer.
Aşk romanları okumayı seven herkes Sabrina Jeffries okumalı!
Lisa Kleypas
Büyüleyici.
Booklist]]>falseuzman]]>2021-10-09T11:44:09Z2021-10-09T11:44:09Zhttps://www.forumteams.com/konu-jenny-brown-karsi-konulmaz-ask.htmlBenin metresim olmaman için bir sebep yok.”
“Sahip olduğun tüm saygınlığı yitirmene yetecek kadar uzun bir süredir birlikteyiz. Şöhretini, tabi eğer bir şöhretin vardıysa, yitirmiş durumdasın.”
Eliza’nın yüzüne bir telaş ifadesi yayıldı. Fakat tüm söylediği, “Senin kadının olabilecek özelliklere sahip miyim bilmiyorum. Bir erkekle beraber olmayalı yıllar oldu ve ayrıca suratım çillerle kaplı.”
Lord Hartwood sesini sertleştirdi. “Lekesi olsun olmasın bir metrese ihtiyacım var.” Nefes alarak, son aşağılamasını yapmaya hazırlanırken, ses tonunun yumuşamasını sağladı. “Korkmayın Bayan Farrel. Canınızı çok acıtacağım fakat hizmetleriniz karşılıksız kalmayacak. Kalpsiz olabilirim, ama cüzdanım kabarıktır.”
Lord Hartwood’un sözlerini hazmetmeye çalışırken, Eliza’nın çilleri, giderek solan yüzünde çok daha net belli oluyorlardı. Lord Hartwood Eliza’ya yaklaştı ve parmaklarını yavaşça kadının omuzlarında gezdirmeye başladı ardından adamın parmakları, kadının elbisesinin yakasından aşağıya, göğüs çatalına doğru yumuşak bir şekilde indi. Eliza’nın alev alev yanan pembe kulağına fısıldamak için eğilerek, “Şimdi söyleyin bakalım Bayan Farrell, benim metresim olacak mısınız?” diye mırıldandı.]]>falseuzman]]>2021-10-09T11:42:22Z2021-10-09T11:42:22Zhttps://www.forumteams.com/konu-erol-celik-19-numarali-koltuk.html19 NUMARALI KOLTUK
Genel Tanıtım
İnsanların en basit korkularından ve gerçekliğinden yola çıkan, 11 kısa öykünün bir araya geldiği "19 Numaralı Koltuk" isimli son kitabım; ilk iki kitabım "Heyula" ile "Satranç ve Şövalye"den farklı olarak, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz gerçekliği ve içinde barındırdığı gizemli korkuları irdelemiştir.
Her ne kadar bazı hikâyelerim, ilk iki kitabımdakilere benzer gerçeküstü olayların tadını hatırlatsa da genel olarak; yaşamın kıyısında nefes alan hikâyelerimde, soğuk, karanlık, yalnız ve gerçek hayattan kesitlere rastlayacaksınız.
Her öyküde kendinize ait mutlaka bir şeyler bulacağınız, cesaretinizle mantığınız arasında size gelgitler yaşatacak gerilim tarzı hikâyelerimin yer aldığı bu son kitabımda, kendinizi başkarakterin koltuğunda bulacak ve gerçekliğin gün gibi açık olduğu bir karmaşanın içinde, dayanma gücünüzün sınırlarını öğreneceksiniz.
Vampir ve kurt adam efsanelerinin artık bayağılaşarak tüm dünyayı esaret altına aldığı toplumumuzda, günlük yaşam gerçeğinin karanlık ve soğuk yüzünü size tekrar hatırlatacağım.
19 Numaralı Koltuk'ta yer alan hikâyeleri belki zaman içinde unutacaksınız. Ancak gündelik hayatın hareketliliğinde kim bilir, ıssız bir sokakta çocuğunuzun ellerini sıkı sıkı tutarak koşar adımla yürürken o karanlık köşede ya da sizi sıkı sıkı saran kalın yorganınızın altında en masum halinizle mışıl mışıl uyurken, soğuk ve keskin çeliğin acısını boynunuzda hissederek uyandığınızda, ben geleceğim aklınıza. Ve sessiz üç kelime dudaklarımda;
"Asıl gerçeklerden kork!"