Dramatik ışığın ressamı olarak anılan Rembrandt, 1631 yılında Amsterdam’a taşınmış ve orada iyi bir portre ressamı olarak ün kazanmıştır. Amsterdam’ın pek çok varlıklı ismi sanatçıya portresini yaptırmıştır. Yeni gelişen burjuvazinin içinde kentin sivil koruyucuları, hayır dernekleri ve meslek kuruluşları türünden topluluklar oluşmakta ve bu toplulukların üyeleri ise bir araya gelerek tıpkı fotoğraf çektirir gibi ressamlara poz vermekteydiler. Rembrandt’ın Amsterdam’da ünlenmesini sağlayan “Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi” adlı çalışması da böyle bir isteğin sonucunda gerçekleştirilmiştir
Rembrandt’ın sanat eğitiminde iki önemli isim dikkati çekmektedir. Bu sanatçılar Jacop Van Swanenburch ve Pieter Pieterszoon Lastman’dır. Rembrandt, sanat yaşamının ilk dönemlerinde Lastman’ın etkisinde kalarak hem konu hem de kompozisyon bakımından Lastman’ın ilkelerini uygulamıştır. Rembrandt’ın tarihsel konulu resimlerinde, devrin önemli tarih ressamlarından biri olan Lastman’ın etkisi hissedilmektedir. Rembrandt’ın tarihi konu alan resimleri, belli bir olayı tuvale yansıtmaktan çok insanlar ve onların duyguları üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu yönüyle ustası Lastman’dan ayrılarak kendine özgün üslubuyla ele aldığı konulara farklı bir yorum getirmiştir.
Sanatçının yağlıboya çalışmalarının yanı sıra Aside Yedirme Baskı ve çizimleri de önemlidir. Özellikle baskıları, bu tekniğin tüm güçlüklerini yenmiş yetkin örneklerdir.
Rembrandt, eserlerinin çoğunu Amsterdam’daki soluk bir evde üretmiştir. 1639 yılında satın aldığı bu ev, 1911’de Hollanda hükümeti tarafından Rembrandt müzesine çevrilmiştir.
Rembrandt’ın eserleri ağırlıklı olarak koyu tondadır. Ressam genel olarak tercihini koyu ya da kırmızı kahve, koyu sarı, okra, gri ve açık gri gibi tonlardan yana kullanmıştır. Rembrandt, erken dönem resimlerini ağırlıklı olarak gri tonlarda zemin üzerine, geç dönem resimlerinin ise koyu kahverengi tonların etkin olduğu zemin üzerine yapmıştır.